Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sessizliğin Dili,,, 1300 yy larda yapılmış bir deney üzerine kısa öykü (Frederick 2 'nin yaptığı dil deneyinden esinlenme)

 “Sessizliğin Dili” öyküsünün tamamlanmış kısa versiyonu — tarihsel gerçeğin yankısını taşıyan, karanlık ama düşünsel bir anlatı: Sessizliğin Dili Sarayın taş duvarları geceleri bile nefes almazdı. Kral Friedrik, tahtına değil, sessizliğin derinliğine oturmuş gibiydi. “Tanrı hangi dili konuşur?” diye sordu bir sabah. Ne bilginler ne rahipler cevap verebildi. Kral, cevabı öğrenmek için kararını verdi: Konuşmayan çocuklar Tanrı’nın dilini söyleyecekti. Manastırın kuzey kanadında beş bebek sessizlikle büyütüldü. Bakıcı kadın Lyra’ya yalnızca şu emir verilmişti: — Onlara süt ver, gülümseme, konuşma, şarkı söyleme. Sessizliği koru. Lyra, geceleri onların nefesini dinlerdi. Birinin ağladığında ağzını kapatması içini yakardı ama korkudan hiçbir şey diyemezdi. Koridorlarda yankı bile yasaktı. Her sabah, sessizliğin içine düşen kaşık sesi bile suç gibi duyulurdu. Aylar geçti. Çocuklar büyümüyordu sanki; sadece gözleri büyüyordu, anlamla değil, boşlukla. Bir gece Lyra, en k...

Prizren ve Prizren (Türkçe s70, 80,, İngilizcesi de var)

Denize düşen yılana sarılır misali, komünist partiye üye oluyor, her akşam toplantılara, içki partilerine katılıyordu. Bunların faydaları da ol-muyor değildi. Karakola alınan bazı tanıdıklarını dayak yemekten kurtarıyor, hapise atılmalarını engelliyordu. Belgradta askerlik yaparken Komünist par-tiye kaydolan İsmail Hakkı Prizrene müftü olmuş-tu. Partiye üye olduğunu çok insan bilmezdi. Bay-raklı camisinde imamlıkta yapıyordu. Kuriladan inişte sol boğazdaki tekkeye Şeyh Bedruş bakardı. Ailece tekkenin geniş avlusunun çevresindeki odalarda kalırlardı. Şeyh Bedruşun akrabası Hüseyin her akşam içerdi. Şeyh ise düz-gün adamdı. Her cuma Bayraklı camisine gidi-yordu. Bu Cuma Oruç Seyari vaaz edecekti. Oruç Seyari çok temiz insandı. Değirmi çeh-resinde nur vardı. Bayraklı camisinin bitişiğinde bulunan sadece dini ilimler öğretilen ama şimdi-lerde çalışmayan medresede ders verirdi. Oruç Seyari aslen Goralıydı. 1944 te medrese bitirmiş icazet almıştı. Bilgili bir hocaydı. Müftü İsmail Hakkı Cuma...

PRİZRENLİ SARI FERİT ( İngilizce, eserin 11 sayfası ı)

Resim
UM 1            It was starting to dawn. They had entertained their neighbors in the evening and went to bed late. It   was hard to get up. His wife woke up early anyway. What would he do if he didn't get up? Ahmet Coşo, an angry and harsh man; log example; branches cut, rough, thick. As soon as Hayriye got up, she started to prepare Dori. Dori was a beautiful, shy sultan. We were going to go to the field today. One horse was enough.   Ahmet Coşo also stood up. He immediately went down to the garden and opened the cage of his pigeons. He was crazy about them. The pigeons had no intention of going out this early. Hayriye was lucky. Dori was calm today, not being grumpy. He caressed his mane and back. He said nice words to her.  Ahmet Coşo, held the horse's chestnut, pulled it towards the car, pushed it back, placed it in its place, and tied its harness. Dori was ready. The double-winged garden gate opened and the car drov...

zamane

Apış arasında yumurta, koltuk altlarında yara varmış gibi yürüyen ebleh karakterler olmadan hikaye anlatamayan “türk dizileri” masum değil. Reyting tekelcileri, patroniçeleri masum değil! İyiliği ve insanlığı tedavülden kaldırmış uğursuz reklam vampirleri masum değil!Manipüle edilmiş arzu ve tüketim şehvetini “kültür” sanan, bilincini çoktan yitirmiş kurbanı olmuş toplumun kendisi de masum değil.        Selahattin Yusuf

Sarı Çiçek

Resim
Bir bahçede bir sarı çiçek, o bahçe nakkaşının bir mührü hükmündedir. O çiçek mührü kimin ise, bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler, o zâtın kelimeleri hükmünde olduğuna ve o bahçe dahi onun yazısı olduğuna, açık bir surette delalet ediyor.  Lemalar - 320

Ruh Yoldaşıma,, Çocukluk

      Denize hayrandık biz. Öylesine durduk kıyıda, ruh ve bedenimiz dalgalarla birlikte ahenk içinde. Deniz kokusuyla donanmış yaşam dolu rüzgar, iki can arasında. Gem tanıyan bir sevgiydi bu; aşktan ileri muhabbetti. Susuz toprağı sulayan, toprak kapları dolduran yağmur gibi, temiz ve serin bir sevgiydi. Islatsın beni ta içime girerek. Huzur ile, kalbi sakin tutan muhabbetti bu.       Gün batımının kızıla dönmüş renginde, muhabbet, mükemmel denk düşmüştü. Martı’nın kanatlarını andıran beyaz bulutlar arasından süzülen, kutsayan kızıl,  bana daha güzel gelir. Hayatın, dostluk vecdi içindeki parlamış dünyevi hisleri yakıp kül eden varlığın saf alevi gibi ışıldar.                                                                       BAHÇIVAN        Kordon boyu, o...

YAHYA DERESİ ÇOCUKLARI

Resim
YAHYA DERESİ ÇOCUKLARI     Eski mahallenin sokakları artık tanınmaz olmuştu. Beton blokların arasına sıkışmış dar yollar, bir zamanlar çocuk sesleriyle yankılanan boş arsaları çoktan yutmuştu. Ama dere hâlâ oradaydı; biraz kirlenmiş, biraz daralmış olsa da geçmişin izlerini saklayan bir dost gibi akmaya devam ediyordu.      Eski dostlar, yıllar sonra buluşmak için sözleştiklerinde, yine derenin yanındaki çardağı seçtiler. Çardak,  boyaları dökülmüş, tahtaları eskimişti. Fakat onlar için hâlâ çocukluklarının yaz akşamlarını, gizli oyunlarını, ilk hayallerini saklayan bir mekândı. Urim Baba'nın yaptığı kahveler içildikçe sohbet koyulaştı. Genelde gırgır muhabbetti . Ama hepsinin gözleri, arada bir dereye takılıp kalıyordu. “Ne çok şey değişmiş,” dedi içlerinden biri, derin bir nefes alarak. “Evet,” diye karşılık verdi diğeri, “ama şu dere… sanki bizi hâlâ olduğumuz gibi hatırlıyor.” O an, çardağın altındaki sessizlik, onların dostluğunu yıllar ötesinden bugün...

#GAZA

Resim
We are living in times where we are freed from learned helplessness. - Please translate and share this call in Arabic, English, and other languages: We call on the people of Jordan and Egypt: The moment the ships approach Gaza's waters, you too, begin a march towards the Gaza border! You by land, we by land, and the ships by sea—God willing, let us resolve to break this blockade. We are not helpless; together, we can do something. We expect your ground support!

RUH YOLDAŞIMA (Aişa) XVIII

Resim
  Gözlerin neden kederlidir.  denizi arayan ay gibi, benim ruhumu anlamaya çalışıyorsun. Yaşantımı hiç atlamadan baştan sona gözlerinin önüne serdim. Eğer hayatım bir çiçek olsaydı, sapından saçına iliştirirdim. Ama acılarla dolu, sana tattırmak istemezdim. Gözlerinin kederi, engin bir denizin derinliklerindeki yalnız bir adanın hikayesini fısıldıyor sanki. Her bakışın, kayıp bir geminin rotasını arayan bir deniz feneri gibi, ruhumun karmaşık kıyılarını aydınlatmaya çalışıyor. Ben de sana, en gizli limanlarımdan en çetin fırtınalarıma kadar, yaşanmış her anımı şeffafça serdim önüne. Hayatım bir demet papatya olsaydı, hiç düşünmeden uzatır, saçlarına taç yapardım. Ancak bu demet, dikenli güllerle bezenmiş, her bir yaprağında hüzün damlaları taşıyor. O yaraların izlerini senin narin yüreğine düşürmeye gönlüm razı gelmez.(gelmesi hatamdı)  ​Fakat bil ki, o kederli gözlerin ardında yatan her bir damla, benim için bir okyanusun tüm derinliğini barındırıyor. Onlar,...

RUH YOLDAŞIMA XVII

Dalgalı denizin üzerinden güneşin kovaladığı sonbahar bulutlarının gölgeleri kayarak geçer. Bizde koşalım, mesafeleri şimşek hızıyla katederek, mavi gökyüzüne fırtına gibi varalım, yağma edelim bulutları... Havaya gülüşler yayılsın. Günümüzü şarkılarla geçirelim... Eve varmasam olmaz mı? 

RUH YOLDAŞIMA XIII

     Donmuş suyun kabını parçalaması gibi, bir anda kalıbını patlatarak akan lav gibi; gem tanımayan aşkı tanımam.      Sevgi; saf ve duru olmalı. Toprak testiyi dolduran yağmur gibi, temiz ve serin sevgiyi gönder. Islanarak, varlığın ta içine girerek, yaşamın çiçeklenen ağacında yayılacak sevgiyi gönder..  

RUH YOLDAŞIMA XVI

   Hayatım, taze iken bir çiçekti, canlı ve dikkat çeken. Bir iki yaprağı düşse de önemli değildi.     Şimdi, sonbahar rüzgarına dayanamayıp, yaprakları yere dağılan bir gül gibi. 

RUH YOLDAŞIMA XV

  Kalbim, çarparcasına heyecanırsa, gözlerimi kaparım. Yürürken aniden şaşıracak olursam sokağına girerim. Sakin ve dingin olarak bahçene girersem, çiçeklerini koklarım. Küreklerim coşmuş suya düşerse sahiline yüzerim. ----------(--=    Gece son Eylül gecesidir(ydi). Esrik eden bir misk-i amber kokusu getirdi rüzgar. Rüzgar, güney rüzgarı. Dolaşıyorum. Elde edemeyeceğim şeyi arıyor, istemediğim şeye takılıyorum. İstediğimin hayali kalbimden çıkıyor ve raksediyor. Parıldıyordu hayal, gecenin bir vaktinde, sonra kayboluyor. Yakalayamıyorum. Elde edemiyeceğim şeyi arıyor, istemediğimi buluyorum. 

Ruh Yoldaşım,, Bahçıvan

Kalbim uçarcasına çarpınca gözlerimi kaparım; bir anlık sessizlik, içimde fırtınaların yankısıdır. Yürürken adımlarım ansızın şaşırır, dar sokaklara sapar, hiç bilmediğim duvarlarda kendi gölgemi görürüm. Sakin ve dingin olduğumda bahçene girerim; gül yapraklarının arasına gizlenmiş sabah çiğini koklar, zambakların beyaz sessizliğinde kendimi unuturum. Bir kuşun kanadı gibi ürperir ellerim, bir serçenin kalbi gibi titrer bakışlarım. Küreklerim coşmuş sulara düşerse, senin sahiline varmak için yüzerim; denizin tuzu dilime, gözlerime dolar ama yolumdan dönmem, çünkü sahilin bütün hayallerimin toplandığı yerdir. Gece, son Eylül gecesidir(ydi). Bir veda, bir başlangıç kokusunu taşır. Rüzgâr esiyor; Güney rüzgârı. Amberle karışmış misk'in kokusu sarıyor etrafımı, ruhumun gizli odalarına siniyor. Yürüyorum… Adımlarım taş kaldırımlara vuruyor, ama aslında içimdeki boşluklara çarpıyor sesleri. Elde edemeyeceğim şeyi arıyor ruhum; ve istemediğim şeylere takılıyor g...

RUH YOLDAŞIMA -- GURBET --

Ayrıldığımızın ziyadesiyle elim kısmını nasıl anlatacağım. Buralarda şaşaalı bir hayat olmamıştı. Seneler geçmiş, ölüm yaklaşmıştı. Doğduğum yerde ölmeyi arzu ettim. Memleket özlemi ağır basmıştı ya ondan! Gitsem! Gittim. Ölenleri toprak yuvalarında ziyaret ettim. Evimiz, hayalen gözümün önüne geldi. Ağlamaklı oldum. Kaleye çıktım.. Altmış sene evvelki zamana hayalen gittim.. Gurbet içinde gurbet yaşamış anam-babam. Acıklı bir gurbet hissettim. Gurbet içinde bir Prizren gördüm. Dedim, '' şu fani dünyada bir misafirim.'' Şehrin üzerinden, Kasım bulutları kayarak geçiyordu. Aşağıda Prizren deresi, güneşten parlayan damlacıklarıyla akıyordu. Havada, yine de deredeki köpükler gibi sevinç ve hüzün yüzüyor.. 

RUH YOLDAŞIMA XIV

Eylül ayının en sıcak günü değildi. İçimizde huzur,, bir kuş gibiyiz. Alayına umarsız. Deniz suyundan bir ses "hey güzellik müptelası canlar" diye seslendiğini duydum. Neş'elenerek gülümsedim. İçimde yalın bir his, tatlı his. Hayaletli saatler değildi, hayatın, önümüze serdiği zaman. Haykırıyorum bitmesin bu an. 

Bahçıvan XLVII

Şarkı, sevginin kolları gibi, musikisini etrafımıza dolayarak dokunuyordu  ruhumuza,,  oturuyorduk şarkının yanında  rüyalarımıza girecek tıpkı bir çift kanat gibi olacak ve beni ve senin kalbini   bilinmezliğin ta ucuna götürecek karanlık gece yolumu kapladığı zaman, başımın ucunda bir yıldıza benzeyecek  ve sesin, ölümüm içinde solunca, şarkı(mız) senin yaşayan kalbinde konuşacak. 

Bahçıvan XLVI

Resim
      Denize hayranız biz, öylece durduk kıyıda, ruh ve bedenimiz dalgalarla birlikte aheng içinde. Deniz kokusuyla donanmış yaşam dolu rüzgar, iki can arasında..       Gem tanıyan bir sevgiydi bu. Aşktan ileri muhabbetti. Susuz toprağı sulayan, toprak kapları dolduran yağmur gibi, temiz ve serin bir sevgiydi. Islatsın beni ta içime girerek... Huzur ile kalbi sakin tutan muhabbetti bu...Gün batımının kızıla dönmüş renkinde muhabbet, mükemmel denk düşmüştü.       Martı'nın kanatlarını andıran  beyaz bulutlar arasından süzülen, Kutsayan Kızıl, bana daha güzel gelir. Hayatın, dostluk vecdi içindeki parlayış, dünyevi hisleri yakıp kül eden varlığın saf alevi gibi ışıldar.         Kordon boyu - o anda - sonsuz dünyaların deniz kenarı, başımızın üzerindeki uçsuz bucaksız gök,durgundu ve deniz durmak bilmiyordu, dalgalar sertti. Sonsuz dünyaların sahilinde iki can müzik dinliyerek ve raks ederek buluşmuştu. ...

medeniyet

Resim
Medeniyet 1 Denemeler s123  Alaettin Coşkun 

Soykırım

 İleride Gazze ile ilgili bir müze kurulsa, ilk girişte- salonda, resimler olsa; parçalanmış çocuk cesetleri, yerlerde kanlı bebek ayakkabıları, hastaneler yıkılmış, etrafta sağlam bina yok,, insanlar derme-çatma çadırlarda kalıyor, su kuyruğu, yemek kuyruğu, kendi yurdunda göç eden insanlar,, ikinci salonda, Ebu Ubeyde'nin resmi, tankları havaya uçuran Hamas elemanları, Hamas'lı yalınayak direnişçiler-savaşçıların resimleri,, üçüncü salonda, Ebu Ubeyde gibi giyinmiş biri, siyonistlerin soykırımını anlatıyor. Ve son salonda, Nazilerin, Yahudilere yaptıkları resmedilmiş olsun! Ne Düşünürdünüz?? 

Silinmeyen Ben 3.

Elbette. Aşağıda, Kör Gözlerin Ülkesi evrenine uygun bir şekilde, Niva’nın direnişi yayma çabalarını ve sistemin buna verdiği cevabı dramatik ve distopik bir üslupla öyküleştirerek yazdım: Niva'nın Kıvılcımı Niva, Gözsüzler Mahallesi’nde başlayan sessiz uyanışı artık sınırların ötesine taşımaya kararlıydı. Kendini görünmez yapan sistemin şifrelerini çözmüş, veri filtrelerinin altındaki çıplak gerçeği görebilen yazılımlar geliştirmişti. Onlara “ayna kodları” diyordu. Bu kodlar, ekranlara yansıtılan yalan görüntülerin altında saklı gerçekliği ortaya çıkarıyor, halkın zihnine yeni bir pencere açıyordu. Niva, bu kodları holografik reklam panolarına, kamusal terminal ekranlarına, hatta çocukların kullandığı eğitim uygulamalarına bile gizlice yerleştirmeye başladı. Bu kodlar bir göz kırpışı kadar kısa süren sahnelerle başlıyordu: Gerçek açlıktan ölen bir çocuk, sistemin çöpe attığı yardım malzemeleri, sahte haberlerin düzenlenmiş versiyonları ve tüm bunlara arkasını dönmüş “Gözetmen...

Bir uygarlaşma hikayesi

   Uygar denen çağımıza nasıl bakmalıyız! Farklı bakışın sonuçları ne olur? Özgürlük dediler dayatmaca çıktı modernizm dediler zorbalık çıktı. Manipüle edip zorbalığın önünü açtılar. Derin düşünceler içinde bir masal diyebiliriz. Uygarlığın doğasında distopya eğilimi oluşuyor ve tutkuyla sarılıyorlar. İnsanlar sapkın bir çizgide, bu insanlar bazen otoritelerini bazen sahip oldukları parasal gücü bazıları zorbalığı kullanıyor ve ortam kötü bir sonuca; kıyamet alametlerine dönüşüyor. Uygarlık diye yutturulan sistemde hukuk yok adalet yok, merhamet yok devletler bile yok. Güçlü olanın haklı olduğu kabul görüyor, onlarda kafalarına göre icraat yapıyor. Yamuk bir uygarlık. Bu uygarlığın içinde yeni bir uygarlık kuruluyor ve yepyeni ilişkiler sistemi yapılanıyor. Bu yeni uygarlığın sesi gür çıkacak. Yakındır inşaallah...

Himalayalar'da yeni dünya #himalaya

"Himalayalar'ın Sisli Kalbi" Uçağımız sarsıldığında, sadece küçük bir türbülans olduğunu düşündük. Ama sarsıntı giderek şiddetlendi, etrafı saran yoğun sisin içinde uçağın motorları teker teker sustu. Sonrası gürültü, çığlıklar ve her şeyin bembeyaz bir boşluğa gömülmesiydi. Uyandığımda etrafımı saran sessizlik ve tenimi donduran soğuktan başka bir şey yoktu. Uçak paramparça olmuştu ve ben, bir mucize eseri, karla kaplı bir kayalığın üzerindeydim. Bir süre sonra sisin aralanmasıyla gözlerime inanamadım. Kar ve buzla kaplı sivri dağların arasında, yemyeşil, gizemli bir vadi uzanıyordu. Sanki dünyanın o bilinen soğuk ve gri yüzü, burada nefes alan canlı bir kalbe dönüşmüştü. Dik bir patikadan aşağı inmeye başladım. Vadiye vardığımda, etrafımı neşeli kuş cıvıltıları, rengârenk çiçekler ve berrak sularla dolu bir nehir karşıladı. Ağaçların arasından parlayan güneş ışığı, vadinin üzerinde adeta sihirli bir tül gibi duruyordu. Yoluma devam ederken, daha önce hiç görmediğim yara...

distopik savaş öyküsü

Tabii, işte savaş çeşitlerini konu alan kısa bir distopik öykü: “Yedinci Cephe” Kimse savaşın başladığını anlamamıştı. Ne uçaklar gökyüzünü deldi, ne de tanklar şehirlerin kapısına dayandı. İlk kurşun, bir banka hesabından çalınan görünmez bir veri oldu. Ardından karanlık ekranlarda uyarılar belirdi: “Elektrik şebekesi devre dışı” . Sokak lambaları söndü, hastanelerin makineleri sustu. Halk, bunun sadece bir “arıza” olduğuna inandı. Fakat ertesi gün sosyal medyada yayılan bir video, ülke başkanının teslim olduğunu gösteriyordu. Ses titrek, yüz ifadesi donuktu. “Derin sahteydi.” Ama milyonlarca insan gerçeği sorgulamadan sokağa döküldü. Üçüncü cephe ekonomiydi. Yiyecek fiyatları bir gecede üç katına çıktı. Raflar boşaldı, sahte para birimleri piyasaya sürüldü. İnsanlar ekmek almak için birbirini ezmeye başladı. Dördüncü cephe gökyüzündeydi. Uydular sustu, GPS’ler yalan söyledi. Askerler haritada olmayan şehirlere yürüdü, mühimmat konvoyları yanlış noktalara gitti. Beşinci cephe, ...

günümüz savaşları ve hileleri

👍 Günümüzde savaş, artık yalnızca cephede tank ve tüfekle değil; çok daha geniş alanlarda yürütülüyor. Bu yüzden klasik “sıcak savaş” kavramının yanına yeni savaş türleri ve hileleri eklendi. Ana başlıklarla şöyle özetleyebilirim: 1. Siber Savaş Amaç: Devletlerin altyapılarını çökertmek (enerji şebekesi, bankacılık, su ve iletişim sistemleri). Hileler: Zararlı yazılımlar (ör. Stuxnet gibi endüstriyel sistemleri sabote eden virüsler). Kimlik avı ve sosyal mühendislik saldırıları. Sahte yazılım güncellemeleri üzerinden casusluk. 2. Bilgi ve Algı Savaşı Amaç: Halkın algısını değiştirmek, düşmanı içeriden çökertmek. Hileler: Sosyal medyada sahte haber ve bot hesaplarla kargaşa yaratmak. Rakip ülkenin liderlerine dair sahte belgeler/dosyalar yayıp itibar zedelemek. Derin sahte (deepfake) videolar ile manipülasyon. 3. Ekonomik Savaş Amaç: Rakip ülkeyi mali açıdan zor durumda bırakmak. Hileler: Ambargo ve yaptırımlar. Enerji, su, gıda gibi stratejik ürünler...

günümüz savaşları ve hileleri

👍 Günümüzde savaş, artık yalnızca cephede tank ve tüfekle değil; çok daha geniş alanlarda yürütülüyor. Bu yüzden klasik “sıcak savaş” kavramının yanına yeni savaş türleri ve hileleri eklendi. Ana başlıklarla şöyle özetleyebilirim: 1. Siber Savaş Amaç: Devletlerin altyapılarını çökertmek (enerji şebekesi, bankacılık, su ve iletişim sistemleri). Hileler: Zararlı yazılımlar (ör. Stuxnet gibi endüstriyel sistemleri sabote eden virüsler). Kimlik avı ve sosyal mühendislik saldırıları. Sahte yazılım güncellemeleri üzerinden casusluk. 2. Bilgi ve Algı Savaşı Amaç: Halkın algısını değiştirmek, düşmanı içeriden çökertmek. Hileler: Sosyal medyada sahte haber ve bot hesaplarla kargaşa yaratmak. Rakip ülkenin liderlerine dair sahte belgeler/dosyalar yayıp itibar zedelemek. Derin sahte (deepfake) videolar ile manipülasyon. 3. Ekonomik Savaş Amaç: Rakip ülkeyi mali açıdan zor durumda bırakmak. Hileler: Ambargo ve yaptırımlar. Enerji, su, gıda gibi stratejik ürünler...

Hayriye Coşo

  Yıllar sonra çok daha iyi anlıyorum, anne ve babamın sırtlarındaki yükün ağırlığının çok olduğunu. Tek gayeleri çocuklarını yaşatmaktı. Bizi yaşatmak! Hayat ile ölümün sınırında feda edilmiş kurbandılar. Türkiye'yi seçmiş olmalarının kötülüğüne(bence) uğramış, köksüz(burada) ailemizin mübarek bekçisi annemdi. Sorunlarımız,, ev içinde,, onun yüce ruhunda ve acılı bedeninde haloluyordu. 

makale ve tashih - 3

Bu dünyada söylenmemiş söz yoktur. Söylenenleri kendimize has bir tarzda söylemeliyiz. İyi de olsa yaz kötü de olsa yaz. Yazmak iyileştirir. 

makale ve tashih - 2

İki cümle arasında hissettiğiniz boşluğu yeni bir fikir ortadan kaldırabilir. Bir fikir başka bir fikri  davet eder.,düşündükçe yazma istediğiniz artar. Bakarsınız yazdıklarınız ferahlık getirmiş. Cümle kurmak önemlidir, özne ile başlayan veya aynı fiil çekimi ile biten cümleler birbirini takip etmesin. İçi dolu kelimeler seçin. Yazımızda aynı kelimeleri pek kullanmayın. Aynı anlamı ifade eden farklı kelimeleri sıra ile ustaca dizerseniz iyi olur. 

makale ve tashih - 1

Akşam oturmuşum belirsiz bir konu etrafında, gelişi güzel yazmışım, zihnimden geçenleri müsvette şeklinde kağıda dökmüşüm.Sabah baktım, yazının giriş bölümü sona gelmiş, bu makaleyi mantık basamaklarından  çıkararak,  düzeltmek istiyorum. Bunu yaparken eskimiş tamlamaları çıkarmak, devrik cümleleri ayağa kaldırmak lazım gelebilir, şunu ön söz yapayım şu hatırayı şuraya koyayım, şu hayali yukarıya çıkarayım, şu ve şu hisleri şuraya bırakayım, tekrarları atayım derim. Müsvetteye ilavelerle esaslar önce ile sonrası, kuvvet ile zayıflığı, hata ile gerçekliği acele ile karışmış. Yer değiştirme ile düzene sokabilirim. 

Ahmet Coşo, Göç vakti

   Ahmet Coşo, atının başını okşadı,gözlerine baktı. Dori'nin gözleri merhametle bakıyor, başını aşağıya indirip kaldırıyordu. Ayrılacaklarını, Coşoyu bir daha göremiyeceğini anlamış gibiydi. Coşo, başını atın alnına dayadı.     Sabahın erken saatkeriydi. Ani şimşek parıltılarıyla gökyüzü aydınlandı. Bu ürküten erken şafak vaktinde Coşo ailesinin buradaki günlerinin sona erdiğini  bildirir gibiydi. Şimşek de yağmurun yapacağını haber veriyordu... Ayrılık bir ölüm gibi girmişti aile yakınlarına,. Bu sayfa burada kapanacak yeni sayfa açılacaktı. Gittiği yerin onu aydınlıkla karşılayacağına inanılıyordu. Çocuklar, gençliğe, gençlikten olgunluğa gittikleri yerde ereceklerdi. Önemli olan buydu.      Tito döneminin yani komünizmin(sosyalizmin) değişmeyen sloganlarından kurtulacak. "" Yaşasın Komünizm! Gelecek Tito'dur! Sınıf ayrımına son! Yaşaşın Kooperatifler! "" Özel dükkanlar kapanıyor devlete ait yerler açılıyor, kalite düşüyordu. "Özel mülkiyet eşi...

Barbar kim?

en Batı, ta oralardan, uzaklardan mal sahipliği taslıyor, böyle yapmak için en uygun yer de Orta Doğu olsa gerek!  denizden, karadan, havadan buraya, Orta Doğu' ya sızmış olan tüm "BARBARLAR" , güçlü bir askeri örgüte sahip ve Böl-yönet taktiğiyle işgal ediyor.,BARBARDILAR YERLİLER UYGARDI

ZAMANIN HARİTASI

    Zamanı yenemezsin, insan  eliyle biçimlendirmek zordur. Zaman çizgisini, geçmiş - şimdiki an - gelecek,  olarak sırayla birbirine bağlayabilir misin? Esas olan geçmişten kopmamak geleceği planlamak ve şimdiki zamanı boşa harcamamak.. Teknolojik gelişmeleri boş ver, geçmişi hatırlamak geleceği hayal edip kurmak ve inşa etmek, bugünü yaşamak yani özgür olmak... Zamanın haritasını çizmek, insana kendini, kökenini ve potansiyel gücünün ne olduğunu hatırlamanın başka yoludur...

DEVRİMLER

Resim
  Monarşiye ve Katolik kilisesine karşı yapılan Fransız Devrimi, aydınlanma çağı; Ekim Devrimi işçi sınıfının kapitalizme karşı başarışı olarak nitelendirilmişti. Bu devrimler dünyayı, sosyal ve kültürel olarak etkiledi, birçok esere ilham verdi. Ama özellikle Balkanlarda (Kosova'lı olduğum için) '' sınıf mücadelesi '' nin sonuçlarını düşünmek(düşünmem) lazım. Bu devrimlerden aktarılmış görüşün Balkanlarda sayısız kurbanlara mal olan soysuzlaşmalara uğradığını kavrayabilmekde zorlanıyorum. İnsanoğlu '' sınıf mücadelesi' adına aşağılanmıştı .Fransız ihtilalini yapanlar musibetzede avam kısmıydı. Fransa'da devrim yapan serseriler de ölçü-tutarlı kavramları- yoktu ve bilgiye ulaşmak için bilgili kişilere müracaat etmiyorlardı.Ekim devrimini yapanlar yine aynıydı. Fakat Ekim devriminden sonra başkasının malı bir başkasına helal kılınmıştı ve kadınları hamamda çıplak oynatmışlardı. Kötü olan da buydu.. Fransız devriminden sonra sosyalistlik tü...

Tapu

Resim
KURİLA Prizren - Kosova.  

Dünyalı

Çok aşağılık olanlar çok büyük güç olduklarına inanan devletler her şeyi bildiklerini zannediyorlar, ancak yaptıkları ile bunun tam aksini ispat ediyorlar. Kendilerine ve diğerlerine karşı yaptıkları zulüm insanlığın kalitesini kanıtlıyor. Uydurdukları o hikayeleri yutmayacağız.

Buch

İch liebe Bucher, liebst du buch, bucher sind besser, für ich geschichte  ist schön

kurgu

Kurmaca metinleri bize nobel edebiyat ödülü kazandı diye soktular. Oysa  gerçek yaşamın somut olguları arasında doğrudan doğruya bir özdeşlik ilişkisi kurulamaz. Bu eserlerde sözcüklerin bizi gönderdiği kaynağın kendisi, gerçek yaşamda yoktur. Gerçek yaşamın olgu ve nesneleri belli bir iletiyi(algıyı) aktarmak üzre, yazarın süzgecinden geçirilerek  seçilmiş birleştirilmiş özetle kurgulanmış ve yeni bir gerçekliğe dönüştürülmüştür.

Tango

Resim
Gerçek  yurtseverin kimler olduğunu görebilmek,, doğrudan yana olmak  olgulara ve olaylara yansız bakabilmekle olasıdır. Aydınların pozisyonları ne anlatır? Kimler halkı için ve yurdu için çalışır! Kimler satılmışlığın zirvesine çıkar? 

kökler

Resim
Ağaç Kökleri ve Hayatın Karmaşası Üzerine Topraktan dışarıya taşmış ağaç kökleri… Bir ilk bakışta düzensiz, karışık, belki de çirkin gelir göze. Ama o karmaşa, aslında bir yaşam mücadelesinin dışavurumudur. Her bir kıvrım, her bir girinti, toprağa doğru bir uzanış; hayata tutunmanın somut bir kanıtıdır. Kökler, ağacın gizli yüzüdür. Gövdedeki görkem, dallardaki yapraklar, çiçeklerdeki zarafet... Hepsi o görünmeyen, karmaşık köklerin toprağa sıkıca sarılması sayesinde mümkündür. Tıpkı insanın iç dünyası gibi... Dışarıdan sadece bir yüzümüz görünürken, içeride karmaşık düşünceler, çelişkiler ve çabalar vardır. Toprak; sadece bir yaşam kaynağı değil, aynı zamanda bir aidiyet duygusudur. Kökler, toprağı sever. Ona girer, onunla kaynaşır, içinde var olmanın yollarını arar. Ağaç, toprağa tutunarak hayatta kalır. İnsan da anlam bulduğu yerlere tutunarak var olur. Hayat da kökler gibidir. Basit gibi görünse de karmaşık bir düzene sahiptir. Bazen toprağın altında gizli kalırız, baze...

Silinmeyen Ben. 1,, roman

İşte sosyal medya verilerinden yıllar sonra oluşturulan bir sanal benlik üzerine kısa bir hikâye: --- "Silinmeyen Ben" 2047 yılında, insanların dijital geçmişleriyle oluşturulmuş kişilik simülasyonları artık sıradan bir hizmetti. “ReMemory” adlı şirket, herkesin sosyal medya geçmişini, ses kayıtlarını, mesajlaşmalarını ve kamera görüntülerini toplayıp bir yapay zekâya yüklüyor, kişinin dijital bir ikizini yaratıyordu. Elif, bu hizmeti almak istememişti. Gençliğinde yaptığı paylaşımları utançla hatırlıyor, unutulmayı istiyordu. Ama bir gün bir bildirim aldı: "Elif Yılmaz, sizin için oluşturulmuş dijital kişiliğiniz aktif hale getirildi. Göz atmak ister misiniz?" Elif öfkeyle "Hayır!" dedi ama ertesi gün merakı galip geldi. Platforma girdi. Ekranda bir avatar belirdi. Aynı yüz, genç hali. Konuşmaya başladı: > “Merhaba Elif. 2022’de paylaştığın o şiiri hatırlıyor musun? 'Zaman geçer, izler kalır.' O günden beri seni bekliyorum.” Elif’in gözleri büy...