Gerçek yurtseverin kimler olduğunu görebilmek,, doğrudan yana olmak olgulara ve olaylara yansız bakabilmekle olasıdır. Aydınların pozisyonları ne anlatır? Kimler halkı için ve yurdu için çalışır! Kimler satılmışlığın zirvesine çıkar?
Analog Bir Dünya: Dijitalin Gölgesinde Kalan Gerçeklik Analog bir dünya, teknolojinin henüz dijitalleşmediği ya da dijitalleşmenin sınırlı olduğu bir yaşam biçimini ifade eder. Bu dünyada iletişim, kayıt, sanat ve günlük hayat fiziksel, mekanik ve manuel süreçlere dayanır. Temel Unsurlar: İletişim: Mektuplar, telgraflar, yüz yüze konuşmalar ve sabit hatlı telefonlar üzerinden gerçekleşir. Bilgi, gazeteler, dergiler ve kitaplar aracılığıyla yayılır. Kayıt ve Arşivleme: Yazılı belgeler, daktilo veya el yazısıyla tutulur. Fotoğraflar filmli makinelerle çekilir ve kimyasal süreçlerle basılır. Sesler ve videolar kasetler, plaklar veya makaralı teyplerle saklanır. Sanat ve Eğlence: Müzik plaklardan, radyodan veya canlı performanslarla dinlenir. Televizyonlar sınırlı kanal seçenekleri sunar, ve filmler büyük makaralı projektörlerle oynatılır. Bilgi İşleme: Hesap makineleri, defterler ve manuel hesap yöntemleri yaygındır. Bilgisayarlar varsa bile delikli kartlar y...
Resim,Taşlı tepe'den (şimdi Anıt tepe) çekilmiş. Çocukluğumuzun geçtiğ Yahya Deresi bu tepenin eteklerinde yer alıyordu.Bu tepe zeytin ağaçlarıyla çevriliydi. Tepeye kuş sesleri arasında çıkardık.Çok da çıktık. Özelikle kız arkadaşımızla çıkışlarımız ruhumuzdan taşan sevgimizle; -çıkarsız ve yalın- bir güzel olurdu.Fahrettin Altay eski adı Üçkuyular, o zaman son duraktı. Konak'tan ve Fuar Möntrö'den kalkan belediye otobüsleri buraya gelirdi. Biz, her sabah okulumuza gitmek için buraya yürürdük. Epey yürürdük ama bu yürüme ağaçların arasından olurdu... İlk çikolatamı Fahrettin Altay'daki Mesut'un bakkalından aldım.Serbestçe satılan sex romanlarını da Nusret'le beraber tek gazete bayii Rüstem'den satın aldık.
Susuz Yaz, filmiyle tanıdım onu, siyah beyaz bir melodramdı. Etkilemişti beni. Suya sahip olma mücadelesiydi. Beyaz perdenin kötü adamı Erol Taş, iyi rol kesiyordu. Bence, Necati Cumalı, ilk dönem kırsal romancılarından bir tık önde. Makedon göçmeni bir ailenin oğlu. Urla'ya yerleşmiş aile. Ve burda, İzmir'in güzel beldesi Urla'da; yazmış şiirlerini, romanlarını, hikayelerini, oyunlarını... Cumalıyı okumak lazım, suyu karıştırıp, hayatı hırçınlaştıran, Susuz Yaz'ı; tütün zamanında; ıssız tarlalarda, burnu yakan, elleri sarartan tütün acısını anlatan Tütün Zamanı'nı... Okumak lazım İzmir Urla'lı Cumalıyı... Bir zaman Urla'da, sahibi eski eski bir kitapçı vardı. Kendisi Urla'lıydı.. Sormuştum: -Necati Cumalı'yı tanır mısın? -Tanımam mı! Ama ben sevmem. -Kitaplarını? -O başka!...
Yorumlar
Yorum Gönder