Son Anda 2. versiyon
karakterlerin iç dünyasını derinleştirerek hikâyeyi geliştiriyorum:
2.Bölüm
---
“Son Anda”
Yıllardır birlikteydiler. Zamanın ördüğü ince bir ağ gibi, duygularla bağlıydılar birbirlerine. Sevgi dedikleri şey, her zaman kolayca tarif edilemeyen bir karışımdı: tutku, korku, sahiplenme, kaybetme ihtimali… Ve evet, kıskançlık. Özellikle kıskançlık.
Ela, onun gözlerinin başkalarına kaydığı her anı zihnine kazır, sonra bunu kendine bile itiraf edemeyecek şekilde yutardı. “Önemli değil,” derdi içinden. “Beni seçti.” Ama içi içini yerdi. Onun sevgisini bir ödül gibi görür, her an kaybetme korkusuyla yaşardı.
Baran ise Ela’nın bakışlarındaki sahiplenici ifadeyi hem seviyor hem boğuluyordu. Onun ilgisine minnettardı, ama kendi özgürlüğünü bir parça yitirdiğini de hissediyordu. Ne zaman uzaklaşsa, Ela'nın gözlerinde yakıcı bir sorgu belirirdi. Seviliyordu, evet, ama bu sevgi bazen bir zincir gibi geliyordu.
Bir gece, uzun bir kavganın ardından bir sessizlik çöktü aralarına. Sessizlik, bazen çığlık kadar gürültülü olur. Ve o gece, bir karar doğdu o sessizlikten: “Gidelim,” dedi Ela. “Her şeyi bırakalım. Sadece sen ve ben.”
Baran duraksadı. “Nereye?”
“Hiçbir yere. Her yer olur. Yeter ki buradan uzak olalım.”
Tren biletlerini birlikte aldılar. Son bir akşam yemeği, son bir bakış. O gece Baran rüyasında defalarca geri döndü. Ela'nın yalnız kaldığı, onun ardından baktığı o ânı gördü hep. İçinde bir çelişki büyüyordu.
Ve sabah istasyona geldiklerinde, Ela’nın gözleri farklıydı. Kararlı, güçlü, ama içten içe korkuyla titriyordu. Baran ise sessizdi. O an düşündü: Ela’yı gerçekten seviyor muydu, yoksa onun sevgisinin içinde boğuluyor muydu?
Tren geldi. Kapılar açıldı.
Ela bir adım attı, sonra dönüp baktı. Baran hâlâ oradaydı, gözleri dolu. Ama vücudu kımıldamıyordu.
“Geliyor musun?” demedi Ela. Artık sormanın faydası yoktu. Baran cevap verdi zaten: Hareket etmeyerek.
Kapılar kapandı. Tren uzaklaştı.
Baran peronda kaldı. Kalbi çarpıyordu ama garip bir rahatlama da vardı içinde. Kendini bir yükten kurtarmış gibi hissetti. Ama hemen ardından gelen bir düşünceyle gözleri doldu: Belki de en değerli şeyi kaybetmişti.
Ela, tren camından dışarı bakarken bir damla gözyaşı yanağından süzüldü. “Sevgi saklanabilir,” diye düşündü. “Ama insanın nefreti de bazen sevgiden beslenir.”
O an anlamıştı: İnsan, son ana kadar ne yapacağını gerçekten bilemiyor.
---
Yorumlar
Yorum Gönder