Algı 2 suçludan kahraman yaratma

 öyküleştirilmiş bir kısa hikâye 


Köprüdeki Yüz

Yıl 2075. Kent-9’un neon ışıkları, gökyüzünde yapay yıldızlarla yarışıyor, caddelerde otonom araçlar sessizce akıyor, ama sokak köşelerinde hâlâ eski çağlardan kalma bir şey var: hayal kırıklığı.

Rüya gibiydi, Başkan Ravid ilk seçildiğinde. Gülümsemesiyle ekranları dolduruyor, “Galaktik Refah Programı” vaatleriyle halkı umutla dolduruyordu. “Üç ay içinde enerji bağımsızlığı, altı ayda gökyüzüne uzanan sağlık kuleleri,” diyordu. Ve halk, yürekten inanıyordu. Seçim sonrası gün, Kent-9’un meydanında çocuklar onun adını marşlarla söylüyor, insanlar onu gerçek bir lider olarak alkışlıyordu.

Ama zaman geçti.

Projelerin hiçbiri başlamadı. Yapay zeka destekli grafikler, olmadık eserlerin simülasyonlarını gösteriyor, inşaat alanları hologramlarla süsleniyordu. Gerçekteyse, bütçe delik deşik olmuştu. Ravid’in kişisel yat gezileri, özel yıldız gemisi filosu, gizli uzay kolonilerinde alınan ultra lüks mülkler… Kentin serveti bir avuç dijital kasaya gömülmüştü.

Ve bir gün, ekranlar sustu.

Galaksi Başkanlığı’nın Sinyal-1 birliği, sabahın ilk ışıklarıyla Kent-9’a indi. Ravid gözaltına alındı. Haber, kentin üzerinde bir şimşek gibi çaktı.

Ama gerçek sandıkları kadar net değildi herkes için.

Başkanın destekçileri, “Bu bir komplo!” diye bağırmaya başladı. “Ravid’i halk seçti, galaksi bürokrasisi değil!” Köprülerin üzerine onun resimleri asıldı. “Geri Dönecek” yazıyordu afişlerde. Mitingler düzenlendi. Sosyal ağlar, onun gözaltına alınmadan önceki konuşmalarıyla doldu. “Bizi aya çıkaracaktı, onu engellediler!” diyen binlerce insan, hologramlı pankartlar taşıyordu.

Bora, 16 yaşındaydı. Babası, Ravid’in en sadık destekçilerindendi. Evin salonundaki sanal duvarda her zaman başkanın görüntüsü olurdu. Ama Bora şüphe içindeydi. Okulda izledikleri bağımsız haber simülasyonlarında bütçe kayıtları açıkça gösteriliyordu. Gözleriyle gördüğüyle, babasının inandıkları birbirini tutmuyordu.

Bir gün, Bora kentin kuzeyindeki Yıldızköprüsü’ne yürüdü. Başkanın yüzü, köprünün girişine yansıtılmıştı: gülümseyen, inanç dolu bir yüz. Altında büyük harflerle: “KENTİN MİMARI.”

Bora bir an durdu. Elinde, okuldan aldığı arşiv veri küresi vardı. İçinde başkanın yolsuzluk belgeleri, gizli hesap kayıtları ve sahte projelerin ifşaları vardı. Küreyi kaldırdı, holograma doğru tuttu. Yüz kaybolmadı. Halk hâlâ o yüze inanmaya devam etti.

Ve Bora anladı: Gerçeği bilmek yetmiyordu. İnsanlar, görmek istediklerine inanıyordu.


İstersen Bora’nın iç çatışmalarını ve ailesiyle karşı karşıya gelişini işleyerek öyküyü uzatabiliriz. Bir devam bölümü ister misin?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sofya Tolstoy Anıları. ( Tam metin)

Prizren ve Prizren - Ak Güvercin Olsaydım. (Tem Metin)

Analog Dünya