Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

siberpunk

çok mümkün — hatta bazı yönleriyle şimdiden gerçekleşiyor. 1. Sosyal Medya Verilerinden Kişilik Profili Oluşturulması Sosyal medya platformları, her beğeni, paylaşım, yorum, izlenme süresi ve tıklamayı veri olarak toplar. Bu verilerle: Kişilik özellikleri (Big Five gibi), Siyasi eğilimler, Tüketim alışkanlıkları, Zayıf ve güçlü yönleriniz, İlgi alanlarınız tahmin edilebilir. Cambridge Analytica skandalı bunun ilk büyük örneklerindendi. --- 2. Silinen Verilerin Aslında Silinmemesi Pek çok platformda veriler "silinmiş gibi" görünür ama: Arka planda yedeklerde tutulur. Üçüncü taraf analiz şirketlerine çoktan aktarılmış olabilir. Kopyalanmış veya başka şekillerde arşivlenmiş olabilir. Bu da gelecekte, siz unutsanız bile dijital geçmişinizin unutmayacağı anlamına gelir. --- 3. Sanal Bir 'Ben'in Ortaya Çıkması Yıllar sonra bu verilerle: Yapay zekâ destekli bir sanal kişiliğiniz oluşturulabilir. Hatta sizin tarzınızda konuşan, yazan, tepki veren bir dijital simülasyon üretil...

Algı 3 (devam)

Harika, şimdi Bora’nın iç çatışmalarına odaklanan bir bölüm yazalım. Bu bölüm, onun duygusal karmaşasını, ailesiyle olan çatışmasını ve içinde büyüyen sorgulamayı derinleştirir: Bölüm: Gerçeğin Ağırlığı Bora, eve döndüğünde babası yine sanal duvarda Ravid’in son konuşmasını izliyordu. Başkanın sesi odayı dolduruyordu: “Biz, halk için savaştık. Onlar ise bu halkın umudunu kıskandı.” Bora sustu. Gözleri, babasının yüzünde gezindi. Yüzünde inanç vardı… ama aynı zamanda korku da. Belki de her şeyin yalan olabileceğini içinde bir yerlerde biliyordu, ama bu gerçeği kabul etmek, yıllarca inandıklarını inkâr etmek anlamına gelirdi. “Baba…” dedi Bora, çekinerek. “Bu konuşmalar… bunların çoğu kayıtla oynanmış. Arşivde belgeler var. Gerçek raporlar.” Babası döndü, yüzünde sert bir ifade belirdi. “Kimin belgeleri? Galaksi Başkanlığı mı? Onlar hep Ravid’i istemedi. Biz onun sayesinde ışık gördük!” “Görmedik,” dedi Bora, sesi çatladı. “Biz ışık sandık, ama sadece ekranda bir yansıma gördük. ...

Algı 2 suçludan kahraman yaratma

 öyküleştirilmiş bir kısa hikâye  Köprüdeki Yüz Yıl 2075. Kent-9’un neon ışıkları, gökyüzünde yapay yıldızlarla yarışıyor, caddelerde otonom araçlar sessizce akıyor, ama sokak köşelerinde hâlâ eski çağlardan kalma bir şey var: hayal kırıklığı. Rüya gibiydi, Başkan Ravid ilk seçildiğinde. Gülümsemesiyle ekranları dolduruyor, “Galaktik Refah Programı” vaatleriyle halkı umutla dolduruyordu. “Üç ay içinde enerji bağımsızlığı, altı ayda gökyüzüne uzanan sağlık kuleleri,” diyordu. Ve halk, yürekten inanıyordu. Seçim sonrası gün, Kent-9’un meydanında çocuklar onun adını marşlarla söylüyor, insanlar onu gerçek bir lider olarak alkışlıyordu. Ama zaman geçti. Projelerin hiçbiri başlamadı. Yapay zeka destekli grafikler, olmadık eserlerin simülasyonlarını gösteriyor, inşaat alanları hologramlarla süsleniyordu. Gerçekteyse, bütçe delik deşik olmuştu. Ravid’in kişisel yat gezileri, özel yıldız gemisi filosu, gizli uzay kolonilerinde alınan ultra lüks mülkler… Kentin serveti bir avuç d...

Algı 1, suçludan kahraman yaratma

Geleceğin Karanlık Yüzü: Sahte Kahramanlar ve Algı Savaşları Yıl 2075. İnsanlık, teknolojik ilerlemelerle galaksiler arası iletişim ve yönetim sistemlerini kurmayı başarmışken, bazı temel insani zaaflar hâlâ değişmemiş gibi görünüyor. Yolsuzluk, gücü kötüye kullanma ve halkı kandırma gibi kavramlar, evrensel medeniyet çatısı altında bile hâlâ tartışılıyor. Bu makale, Kent-9’un başkanı üzerinden yaşanan bir vakayı ele alarak, toplumsal algının nasıl şekillendiğini ve bir suçlunun nasıl kahramanlaştırıldığını sorguluyor. Sahte Vaatlerle Kurulan Taht Kent-9'un başkanı, göreve gelirken halka refah, modern altyapı ve yıldızlararası ticaret vaadinde bulunmuştu. Mega köprüler, sağlık üssü kompleksleri ve enerji bağımsızlığı projeleri… Bunların hepsi seçim kampanyasında yer aldı. Ancak seçildikten sonra geride kalan sadece sözler ve görkemli reklam panolarıydı. Kentin bütçesi görünmeyen projelere harcanmış, gerçekteyse çoğu kaynak kişisel lüksler ve gizli hesaplar için zimmete geçiril...

Dolaşan Kitap

Şehir, kitap ve #dolaşankitap fikrini birleştiren kısa bir makale : --- Şehirde Dolaşan Kitaplar: Sayfalardan Sokaklara Uzanan Bir Dostluk Şehirler, sadece binalardan ve sokaklardan ibaret değildir. Her şehir, içinde yaşayan insanların hayalleri, anıları ve paylaşımlarıyla anlam kazanır. Kitaplar da bu paylaşımın en güzel araçlarından biridir. Bir şehirde, bir banka bırakılan kitap; bir metro koltuğunda sizi bekleyen bir roman ya da bir kahve dükkanının köşesinde sessizce duran bir tiyatro metni… Tüm bunlar bir rastlantıdan çok, bilinçli bir dostluk çağrısıdır. #dolaşankitap etiketiyle yola çıkan bu küçük ama anlamlı hareket, kitapları zincirlerinden kurtarıp yeniden dolaşıma sokuyor. Kitaplar artık yalnızca raflarda uyumuyor; onlar şimdi şehirde, aramızda geziyor. Her okuyucu, kitabı aldıktan sonra bir başka meraklı göze ulaşması için onu uygun bir yere bırakıyor. Böylece her kitap, hem fiziksel olarak hem de hikâyesiyle bir yolculuğa çıkıyor. Bu hareket sadece kitapları değil, insanl...

gölgelerin ardında,,, siyasi gerilim senaryo özeti

Elbette. Aşağıda belirttiğin unsurları içeren kısa bir siyasi gerilim senaryosu bulabilirsin: Başlık: "Gölgelerin Ardında" Özet: Ülke ekonomik darboğazdan geçerken halk huzursuzdur. Tam bu dönemde ardı ardına gelen bombalı saldırılar, sabotajlar ve hedefli suikastlar, ülkede büyük bir kaos yaratır. Hükümet, kontrolü kaybetmeye başlar. Sokaklar karışır, medya olayları olduğundan daha vahim göstererek halkı paniğe sürükler. Ancak bu karışıklığın ardında görünmeyen bir el vardır: Politik Mimarlar olarak bilinen gizli bir klik. Bu grup, ulusal düzeyde etkin bürokratlar, iş insanları, eski askerler ve medya patronlarından oluşmaktadır. Amaçları, istedikleri yapıyı devletin başına geçirerek ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmektir. Detaylar: Kont-gerilla hücreleri, ülke genelinde planlı şekilde saldırılar düzenler. Hedefler dikkatle seçilmiştir: Halkın güvenini kazanmış gazeteciler, halkın temsilcisi olarak görülen sivil toplum önderleri ve bazı kilit kamu bin...

yazar,, , sistemin adamı olan yazarlar

Bir Sistemin Adamı Olan Yazarlar: Makineleşen Kalemler Günümüzde bazı yazarlar, yaratıcı bireyler olmaktan ziyade, sanki bir sistemin dişlisi gibi hareket ediyor. Özgün düşünceler yerine, onlardan beklenen doğrultuda cümleler kuruyor, eleştirel bakıştan çok, onaylayıcı bir dil benimsiyorlar. Bu durum, edebiyatın ve düşünsel üretimin doğasına aykırı bir hale geliyor. Bir sistemin adamı olmak, yalnızca belirli görüşlere hizmet etmek değil; aynı zamanda sorgulamayı bırakmak, alışılmış kalıpların dışına çıkmaktan korkmak demektir. Böyle yazarlar zamanla birer "makine" gibi işlemeye başlar: Kalıplaşmış ifadeler, öngörülebilir anlatılar ve her satırda hissedilen bir konfor alanı… Oysa edebiyatın doğasında rahatsız etmek, düşündürmek ve yerleşik yapıları sarsmak vardır. Yazar kalemini yalnızca bir onay mühürüne dönüştürdüğünde, sanat gücünü kaybeder. Kendi düşüncesini üretmeyen, eleştiri cesaretini göstermeyen yazar; sistemin istediği fikri, onun istediği biçimde sunan bir programda...

Bozkırın Tezenesi ( Kiraz Ağacından Tezene)

Resim
: Bozkırın Tezenesi: Dut Ağacından Doğan Ezgi Uzak bir bozkır köyünde, rüzgârın yalnızlığı savurduğu taşlı yolların sonunda, yaşlı bir bilge yaşardı. Gözleri yorgundu ama içinde hâlâ yanan bir kıvılcım vardı; o kıvılcım, yılların biriktirdiği türkülerle konuşurdu. Bir gün, köyün kenarındaki eğri büğrü dut ağacının altında durdu uzun uzun. Kurumuş dallarına baktı. “Sen artık anlatacaklarını unuttun,” dedi fısıltıyla. O ağaçtan bir bağlama yaptı. Sesi, toprak gibi derin, hüzün gibi yumuşaktı. Tezenesini ise kiraz ağacından oydu. Çünkü kiraz ağacı ilkbaharın hatırasıydı, umutla hüznü birlikte taşırdı. O tezeneyle teline vurdukça, bozkır susar, kuşlar bile dinlemeye dururdu. İnsanlar onun çaldığı ezgilerle ağlar, geçmişin gölgeleriyle yüzleşirdi. O yaşlı bilge zamanla “Bozkırın Tezenesi” diye anılmaya başlandı. Yıllar geçti, ömür aktı. Bilge sustu, bağlama kaldı. Ama o bağlama, sahibinin ruhunu içine çekmiş gibiydi. Yaşlı adamın ölümünden sonra, bağlama sessizce el değişti...

Son Anda 3.versiyon

işte hikâyenin Ela’nın iç monologlarıyla anlatılan versiyonu:3.Bölüm  --- “Son Anda – Ela’nın Anlatımıyla” Ne zaman onunla göz göze gelsem içimde garip bir sızı olurdu. Sevgi miydi, yoksa sahip olma arzusu mu, hâlâ tam olarak ayırt edemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa, o da onun benden başka birine bakmasına bile tahammül edemediğimdi. Baran. O benim hayatımın ortasında bir fırtına gibi durdu. Beni hem sarstı hem tuttu. Onu sevdiğim kadar kıskandım. Ve bu, bir süre sonra yavaş yavaş içimi kemiren sessiz bir zehire dönüştü. Bunu fark ettiğini düşündüm bazen. Ama hiç konuşmadı. Belki o da içinden içe korkuyordu. Ne zaman tartışsak, “Yoruldum,” derdi. Ama ben de yoruluyordum. Sadece onun gibi kolayca çekip gidemiyordum. O gece “Gidelim,” dedim. Her şeyden. İnsanlardan, şehirden, bu geçmişten. Beraber bir sıfırdan başlayalım. Düşünsene, dedim içimden, bir tren biletiyle geçmişimizi silsek… olur mu? “Hiçbir yere,” dedim ona. “Her yer olur.” Çünkü ben onunla her yerde yaşayabilirdim. A...

Son Anda 2. versiyon

karakterlerin iç dünyasını derinleştirerek hikâyeyi geliştiriyorum: 2.Bölüm  --- “Son Anda” Yıllardır birlikteydiler. Zamanın ördüğü ince bir ağ gibi, duygularla bağlıydılar birbirlerine. Sevgi dedikleri şey, her zaman kolayca tarif edilemeyen bir karışımdı: tutku, korku, sahiplenme, kaybetme ihtimali… Ve evet, kıskançlık. Özellikle kıskançlık. Ela, onun gözlerinin başkalarına kaydığı her anı zihnine kazır, sonra bunu kendine bile itiraf edemeyecek şekilde yutardı. “Önemli değil,” derdi içinden. “Beni seçti.” Ama içi içini yerdi. Onun sevgisini bir ödül gibi görür, her an kaybetme korkusuyla yaşardı. Baran ise Ela’nın bakışlarındaki sahiplenici ifadeyi hem seviyor hem boğuluyordu. Onun ilgisine minnettardı, ama kendi özgürlüğünü bir parça yitirdiğini de hissediyordu. Ne zaman uzaklaşsa, Ela'nın gözlerinde yakıcı bir sorgu belirirdi. Seviliyordu, evet, ama bu sevgi bazen bir zincir gibi geliyordu. Bir gece, uzun bir kavganın ardından bir sessizlik çöktü aralarına. Sessizlik, bazen ç...

son anda 1.versiyon

kısa bir hikaye: 1.Bölüm  --- “Son Anda” Yıllardır birlikteydiler. Sokak lambalarının altında yürürken elleri hep birbirine değecek kadar yakın, ama hiçbir zaman tam olarak kenetlenmemişti. Onların sevgisi barizdi; çevrelerinde dolaşan bakışlar, fısıldaşmalar, kıskançlıkla karışık hayranlık bunu açıkça gösteriyordu. Ama içlerinde başka bir şey daha vardı: sessizce büyüyen, dokunulmamış, adı7ı konmamış bir kıskançlık. Bir gece karar verdiler: her şeyi arkalarında bırakacaklardı. Şehir, geçmiş, insanlar, acılar… Her şey geride kalacaktı. Bir tren bileti aldılar, ikisi için de tek yön. İstasyona vardıklarında konuşmadılar. Zaten konuşmalarına gerek yoktu. Yüzlerinde, gözlerinde yılların doluluğu okunuyordu. Tren yaklaştığında, bir anlığına göz göze geldiler. O an, yıllarca bastırılmış bir şeyin kıpırtısı geçti içlerinden. Sevgi hâlâ oradaydı, ama onun gölgesinde büyüyen bir şey daha vardı: kırgınlık, belki biraz da nefret. Ve o son anda… biri geri çekildi. Diğeri, sadece baktı. “Geliy...

Şehirde Eşek

Resim
Bakkaldan alışveriş yapıp çıktım. Benim arkamdan gelen kadında alışverişini  bitirmiş çıkıyordu. Dükkanın önüne gelmişti ki sokağın başında eşekle satış yapan manav göründü. Kadın şaşkınlıkla "Aaaa eşek" Başımı kaldırıp bakakaldım. Kadın, eşeğin nasıl olduğunu biliyordu. TV den ve çocuğunun resimli kitaplarından biliyordu.