Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ИТаК

Resim
ИТаК.о мой нетерпеливый нафс! Ты ответстенен 3а три терпения. Перое:терпение вповиновении Всевышнему.Вморое:терпениедля несовршения грехов Трмье:терпение при несчастье.Если ты благорэумен,то воэьми эа правило эту истин иэ Тремьео робужбенги мужественно скажи:"Йа  Сабур!" Вэвали эти три терпения на свои плечи.Если ты не растратишь на неверном пути силу терпения, данную тебеВсевышним, то тогда онасможет быть тебе достаочной люобых трудностях и при всякой беде.Опирайсяна эту силу н ты выдержишь люобюе трудноти спомощю нее.....Наставения душе- Саид Нурс.

O GOD

Resim
O God! Appoint us among the people of happiness, safety, the Qur'an,  and belief. Amen.O God! Grant peace and blessing to our Master Muhammed, and to his Family and Companions, to the number of all the letters of the Qur'an formed in all its words, represented with the permission of the Most Merciful One in the mirrors of the air waves on the recital of euch of those words by all the Qur'an's reciters from is first revelation to the end of time, and have mercy on us and on our parents, and have mercy on all believing men and women to the number of those words, through Your mercy, O Most Merciful of the Merciful Amen. And all praise be to God, the Sustainer of All the Worlds...THE SHORT WORDS--.SAİD NURSİ.

MEDENİYET

 - Neden şeriat şu medeniyeti reddeder. Dedim: -Çünki beş menfi esas üzerine teessüs etmiştir. Nokta-i istinadı kuvvettir.O ise, şe'ni tecavüzdür. Hedef-i kasdı, menfaattır. O ise, şe'ni tezahumdur. Hayatta düsturu, cidaldir. O  ise, şe'ni, tenazudur. Kitleler mabeynindeki rabıtası, aheri yutmakla beslenen unsuriyet ve menfi milliyettir. O ise, böyle müthiş tesadümdür.. Cazibedar hizmeti, heva ve hevesi teşci ve arzularını tatmin ve metalibini teshildir...Tarihçe-yi Hayat.S.N      menfi:olumlu olmayan----- teessüs: yerleşmek, kurulmak--------nokta-i istinad:dayanak noktası şe'ni:iş, hal-------tezahum:sıkıntı------düstur:kaide, üslup----cidal: sözle mücadele----------tenazu: kavga-----mabeyn: ara----rabıta:bağlayan,alaka-----aheri:diğeri----unsireyet: ırkcılık---tesadüm:vuruşma---teşci:heveslendirmek----metalib: istekler----teshil:kolaylaştırmak

İSTANBUL

Resim
Tarihi eserlerinin yoğun olduğu İstanbul;surlar içindeki İstanbul; görülmeye değer;sizi içine alan, sarıp sarmalayan, sizi feth eden; işte bu İstanbul. Ahenkli bir kalabalığı var.Dünya burada... Gelin, yanınızda da sevdiğiniz insanlar  varsa, Galata köprüsünde ekmek arası balık yiyin, deniz otobüsüne binip boğaz turu yapın..Güzelliğin ortasında; denizden gelen esinti yüzünüzü okşarken,mutlu olacak, mutluluğun dudaklarınıza düşürdüğü tebessüm yüzünüze yayılacak ve gözlerinizin içine girecek; girecektir...

Ben Gazete Okumak İstiyom

Resim
Bugün pazar, gazeteler pazar günü bol ilaveli çıkıyor. Ama hangi gazeteyi alacağımı bilemiyorum. Çünkü tarafsız değiller. Bu da gazete satın alırken beni zorluyor.Bakıyorum bir gazete hükümet yanlısı başka bir gazete hükümete veryansın ediyor. Yok havuz medyası; yok ulusalcı;yok dinci(belki); yok bilmem ne yanlısı!!!!! Belirteyim; satılmış kalemler de bu işin ekstrası...Said Nursi: ''Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı.'' der. Nerede terbiyeli gazeteci? Yalan dolan, iftira, cinayet, mide bulandıran tecavüz haberleri!! İnsanın okuyası gelmiyor...Neyse! Bugün Pazar. Gazeteler bol ilaveli çıkıyor. Gazete eklerinde okunacak şeyler çok. Sanatsal. Kültürel. Sinema. Kitap tanıtım ve Eleştirileri.Bulmaca buldurmaca !!!!!! BEN GAZETE OKUMAK İSTİYOM. Kaleminin ucunda güller açan yazarları okumak istiyom.

Kediler

Resim
Kedilerin mırıldanmalarını dinlemeyi severim..Mır mır, mır mır...

Yirmi Altıncı Lem'adan Onuncu Rica

        ''Bir zaman esaretten geldikten sonra, İstanbul'da, bir iki sene yine gaflet galebe etti.Siyaset havası, nazarımı nefsimden kaldırıp afaka dağıtmış iken, bir gün İstanbul'un Eyüp Sultan Kabristanının dereye bakan yüksek bir yerinde oturuyordum. İstanbul etrafındaki afaka baktım. Birden bakıyorum, benim hususi dünyam vefat ediyor, bazı cihetle ruh çekiliyor gibi bir halet-i hayaliye bana geldi. Dedim: '' Acaba bu kabristanın mezar taşlarındaki yazılar mıdır ki bana böyle hayal veriyor?'' diye nazarımı çektim; uzağa değil, o kabristana baktım. Kalbime ihtar edildi ki: '' Bu senin etrafındaki kabristanın, yüz İstanbul içinde vardır.Çünkü yüz defa İstanbul buraya boşalmış. Bütün İstanbul halkını buraya boşaltan bir Hakim-i Kadirin hükmünden kurtulup müstesna kalamazsın, sen de gideceksin!''...İstanbul'da da misafirim, dünyada da misafirim. Misafir, yolunu düşünmeli....                                                              

UFAKKEN BEN

Resim

Çocuk

Resim
Kim demiş çocuk küçüktür diye belki çocuk en büyüktür...!!!!

Çocukları Sevindirin

Resim

Çocukları Sevindirmek

Yarın çarşamba!!!! Çarşamba günleri Çocukları sevindirme günü olsun HERKES BEŞ ÇOCUĞA, GEVREK ALSIN....Eğer tanıdığı bir çocuk ise ; çocuğun sevdiği şeyi alsın...Teşekkür ederim.

KEDİ

Bizim Hoca Ali Haydar, yağmurlu bir İzmir sabahında dükkanını açarken, yavru bir kedinin dükkanın yüksekçe saçağında bağırdığını görür. Onların yardım bağırmalarını anlayabilirsiniz. Ali Haydar Hoca, bir merdiven buldurur; yavrucağı, oradan kurtarmış. Kedicik oraya nasıl çıktın da inemiyorsun? Galiba insanlar içinde ve şehirde yaşamak, seni yeteneklerinden uzaklaştırdı. Çöp bidonlarının yanında bekçi yaptı. O, temiz ve saf mahluk, yine de sevimlidir. Evlerimizin vazgeçilmez dostudur.

KEDİ

Resim

Savaşta, Müslüman Nasıl Davranır ?...Said Nursi -Tarihçe-i Hayat.syf:101

O muharebede; (1915) yirmi talebe kadar kıymettar ve ''İşarat-ül- İ'caz'' tefsirinin katibi olan Molla Habib, İran cephesinde kumandan Halil Paşa ile mühim bir muhabere vazifesini temin ettikten sonra Vastan'da şehit düşer. O muharebeler esnasında, Ermeni fedaileri bazı yerlerde çoluk çocuğu kesiyorlardı.. Buna karşı Ermenilerin çocukları da bazan öldürülüyordu. Bediüzzaman'ın bulunduğu nahiyeye binlerce Ermeni çocuğu toplanmıştı. Molla Said askerlere: ''Bunlara ilişmeyiniz!'' diye emretti. Daha sonra bu Ermeni çoluk çocuğu serbest bıraktı; onlar da, Rusların içerisindeki ailelerinin yanına döndüler. Bu hareket Ermeniler için büyük bir ibret dersi olup,Müslümanların ahlakına hayran kalmışlardı. Bu hadise üzerine, Ruslar bizi istila ettiklerinde, fedai komitelerin reisleri Müslüman çoluk çocuğunu kesmek adetini bırakıp, '' Madem Molla Said, bizim çoluk çocuklarımızı kesmedi, bize teslim etti; biz de bundan sonra Müslümanların çocuklar

Mezarlıkbaşı -Soğuk Sokak isimli kitap

9-kasım-2014  Karşıyaka Metro çıkışında bulunun Hakan Cafe'de Şefik Beyle buluştuk .Elinde kırmızı kalemi, kitabımın - bilgisayar çıktısı - düzeltmelerini yapıyor. Çok uğraşıyor...Kitabı beğenmiş. Şefik Beyin, bana yapıcı önerileri oluyor. Sağolsun... ''Kitaptaki konularla  ilgiyi Karşıyaka iskelesinde bir sergi açıldığını, görmem gerektiğini söylemişti.Sergi, Roman yaşantısını yansıtan resim sergisiydi. Bende o niyetle gitmiştim .Çay ısmarladı. Biraz oturdum . Vedalaştık oradan Aylin'in Cafeye geçtim..Şefik Bey,''Peki  Mezarlıkbaşında homoseksüel yok muydu?' diye sormuştu. Bunu Aylin'e sordum Aylin: ''Öyle bir karakter olmasın. Zaten öyle tipleri o zamanlar da mahalle iyi karşılamaz ve barındırmazdı. Külhanbeylik vardı mahallelerde, çocuklara da onun kötü bir şey olduğu söylenirdi. Öyle bir tip koysaydın oğluma bu kitabı okutmazdım '' dedi... Aylin:''Yeni kitabını (bilgisayar çıktısı) çok güzel buldum.Diğer kitapların da güzel am

Bakmak ve Görmek

Hz. İsa(as) ve havarileri bir dere kenarından geçiyormuş. Havariler ölmüş kurdun leşini, kıyıda görünce; leşin ağır kokusundan ötürü burunlarını kapatmış. Hz. İsa(as) ise: '' Dişleri ne güzel, inci gibi dizilmiş'' diye söylemiş.   Bazıları, güzelliği, güzellikteki hikmeti ve ustalığı görür.

ÜÇÜNCÜ MEKTUP

....Çünkü umum mevcudat ordusu Onundur. İsterse, Arz gibi bir neferi,  umum yıldızlara kumandan tayin eder; koca Güneşi, ahalisine ısıtıcı ve ışık verici bir lamba; ve elvah-ı nukuş-u Kudret olan fusul-u erbayı da,  bir mekik; ve sahaif-i  kitabet-i Hikmet olan gece gündüzü de, bir yay yapar. Herbir gününe, ayrı bir şekilde bir kameri göstererek, evkatın hesabı için takvimcilik yaptırır...ve yıldızların kendilerine raksa gelen ve cezbeden rakseden melaikenin ellerinde, süslü ve şirin, parlak, nazenin misbahlar suretini vermek gibi. Arza ait çok hikmetlerini gösterir. Eğer bu vaziyetler, umum mevcudata hükmü ve nizamı ve kanunu ve tedbiri müteveccih olan bir Zat'tan istenilmezse, o vakit umum güneşler, yıldızlar, hakiki hareket ile ve hadsiz bir sür'atle hadsiz bir mesafeyi her gün kat'etmeleri lazim gelir. İşte vahdette nihayetsiz suhulet ve kesrette nihayetsiz suubet bulunduğundandır ki, ehl-i sanat ve ticaret kesrete bir vahdet verir, ta suhulet ve kolaylık olsun; yani ş

Görmek

'' Güzel gören, güzel düşünür, güzel düşünen, hayattan lezzet alır.'' S.N.....Bu anlayış, ''rintlik'' değildir; aksine her bir alanı mülahaza etme, Allah'ın yüce kudretini görüp  şükretme, karamsar olmayıp pozitif düşünebilme durumudur...

Cat Stevens (Yusuf Islam) - Yusuf's Cafe Session (2007)

Resim

CAT STEVENS - LADY D'ARBANVILLE

Resim

Cat Stevens "Wild World"

Resim

ARAP FİKRET

         Arap Fikret futbolcuların kralıdır. Takım onsuz olmaz. İlk on bire kesin koymanız lazım.                 Doksan dakika az gelir, bazen saha bile Arap'a dar gelir. Saç baş yoldurduğu zamanlar da olur, altı pastan, topu minare boyu diker. İyi vurur topa, dağlara taşlara! Saha  kenarına ayakkabıların koysanız yeter, rakibi etkiler. Topa yatkındır seyrederken sıkmayan bir stili vardır. Futbol topuyla vals yapıyor sanırsınız.          Arap, Tirespor'da oynarken antrenörleri eski milli futbolcu Kadri Hoca idi. Hoca antrenmanlarda ağırlık topuna kafa attırırdı. Ağırlık topu, kara bir şey,  normal futbol topunun üç dört kat büyüğü, ayakla zor itersiniz. Topu kale direğine asarlar, topcular sırayla sıçrayarak kafa atardı. Bir gün Kadri Hoca kimseye fark ettirmeden topun içine taş koyar. Arap Fİkret'e de verir gazı :    - Aslanım benim, koçum, topçuların kralısın sen.Şu topa bir kafa atta herkes görsün.      Arap topa bir kafa atar, aynen terde. Bayılır.      Arap Fik

ÖLÜM isimli kitap hakkında

Lev Nikolayeviç TOLSTOY 'un  Ölüm isimli kitapçığının Osmanlıca ( eski yazı ) basımını bir sahafta bulmuştum. Daha doğrusu, Osmanlıca okumayı yeni öğrenmiştim, Sahaf Ali Haydar Toprak ''Bunu al oku '' dedi. İlgimi de çekmişti.. Daha sonra eseri latinize ettim ve sadeleştirdim. Yeni Türkçe harflerle basımını 2011 yılında yaptım. Ölüm isimli kitapcığın orjinal baskısı 1925 yılında Rusca'dan Osmanlıcaya Ali Fuad tarafından çevrilerek yapılmıştır... Web sitemde kitap ile ilgili ön bilgi tam verilmemiş...Düzeltilecektir.

Rain . Jose Feliciano (original vrs 1969 - high quality)

Resim

Ben, Hep Hayvan Tarafını Tutarım.

            Romalılar'da  büyük kalabalıkların doldurduğu devasa yapılarda, özel savaşçılar, birbirini öldürmek için kıyasıya dövüşürlermiş.Arenayı dolduran insan yığınları, bunları, ağızları köpürünceye kadar bağırarak destekler, taraf oldukları gladyatörü elleri şişinceye değin alkışlarlarmış. Can çekişen savaşçı, güzel ölüp ölmediğini, tribüne adam gönderip sordururmuş.       Şimdi ise dünyanın bazı yerlerinde hayvanları arenalara koyup, insanın onu nasıl öldürdüğünü seyrediyorlar.       Ben, hep hayvan tarafını tutarım. Hayvan, boynuzunu matadora sapladığı zaman da ben mutlu oluyorum...                                                                                     DENEMELER

Eski Günler

           Eski günler, eski günler... Unutuldu  birer birer. Altmışlı yıllar... Çocukluk günlerim... O  zamanlara ait bir film izledim, siyah beyaz.            Sevgi üstüne kurulmuş bir film. Evlenecekler ya, oğlan kıza söylüyor : '' Beş lambalı phılıps radyomuz, yarı sesini açtık mı, zangır zangır ses çıkaran pikabımız da var. Bir de Zetina dikiş makinemizi aldık mı bizden kralı yok.            Zetina dikiş makinası, her genç kızın rüyası... 60' lı yıllar işte; belki de en güzel yıllarım...

ALİ HAYDAR TOPRAK' A SAYGILARIMLA

Yaşamında öne çıkmayı hiç düşünmeyen başka bir insana rastlamadım.Ondaki tevazu hat safhadaydı. Görgülü ve kibar insan Ali Haydar Toprak. İzmir'in entelektüel kesimin sıkça uğradığı Kemeraltı'ndaki sahhaf dükkanına ben de sürekli uğrardım . Her uğradığımda yeni bilgiler öğrenmeden çıkmazdım dükkanından; olumsuz anılarım olmadı hiç; eski kitapların içime işleyen hoş kokusunu duyar çıkardım. Hep güzel anılarım oldu.Yazdığım kitapların  teşekkür bölümünde adının geçmesini dahi istemez '' Ne gerek vardı'' derdi.Çok şeyler öğrendim ben hocamdan.Yazdığım her kitabı onun adına imzalar kendisine hediye ederdim. Mutlu olurdum. Eğer ''Güzel olmuş'' derse mutluluğum artar, tebessümle ayrılırdım.Hiç unutamayacağım her zaman saygıyla anacağım güzel insana Allah'tan Rahmet diliyorum... ''Eğer senin için kenarda köşede kalmış bir çiçek varsa, onu kalbimde taşıyacağım''. Terk ettiğin dükkanının önünden her geçişte duam seninle olacak...  

Medeniyet

Yıllıkları kanla yazılı medeniyetin, ilişkileri yalan üzerine kurulmuş; yalan, kin ve kalleşlik...Puşt zulası etraf; sotaya yatmış,bekliyor kalleşlik...

KİTAP YAZMAK

 Seviyorum yazmayı aslında becermeye çalışıyorum. Oluyor mu? Olmuyor mu? Önemsemiyorum. Yazmak M. Üftade Hocanın dediği gibi : ''Büyük ve önemli bir eylem''  Salt bana ait. Boşver olduğu kadar. Yazarken yeni şeyler de öğreniyor insan ve yazımını geliştiriyor. Ne anlatırsam anlatayım kendimden kattığım oluyor, ister istemez. Yeni kitabım iki seneyi geçti. Anca son şeklini alabildi. Daha yazılacak şey çok..iki saat oldu yazmak eklemek BS a atmak, Bazan beş saat geçiyor BS in başında......Yazmak bitmez!!!! ŞÜKÜR. İnşaallah kitabı ''Mezarlıkbaşı- Soğuk Sokak'' yayınlarım.

FERİT

Ferit, kaynak başında meyvalı bir dal, onun filizleri duvarın üzerinden aşar. O sular gibi oynak değildi. Elleri bazuları kuvvetli idi. Öfkeliydi ama vahşi değildi. Annesinin hayır dualarından yüce oldu. Yakışıklıydı. Saçlarını ince diş, kırılmaz tarakla tarar; parlaması ve rüzgardan dağılmasını önlemek için de zeytinyağını limon suyu ile karıştırarak sürerdi. Saçlarını soldan sağa yatırır; kakülünü, tarakla bastırıp alnına düşürürdü... Soğuk Sokak adlı kitabımdan...

HASTA

....mumyalaşmış soluk benzi, kemiklerine yapışmış derisi; derinleşmiş, çukurlarına gömülmüş, akı sarıya dönmüş; özlem hissiyle bakan, hüzün dolu gözleri... İçine çökmüş avurtları; acımsı bir sesle konuşan, konuşurken dudakları kuruyan hasta....Kıpırtısız...Arada dönüp, kapıya bakıyor, ne beklediğini kendi bilen....Soğuk Sokak adlı kitabımdan...

SİYASET

Sakın dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın, karşınızda ittihad etmiş dalalet fırkalarına karşı sizi perişan etmesin.''Elhubbu Fillah'' ''Vebuğzu Fillah'' düstur-u Rahmani yerine- el'iyazü billah- ''Elhubbu fissiyaseti vebuğzu lissiyaseti'' düstur-u şeytani hükmederek, melek gibi bir hakikat kardeşine adavet ve ''el-hannas'' gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve tarafdarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine manen şerik eylemesin. Evet, bu zamandaki siyaset, kalbleri ifsad edip asabi ruhları azab içinde bırakır. Selamet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adam siyaseti bırakmalı...S. Nursi.S.T.Gaybi..syf: 161.Sözler Yayınları.

Ne olsam, çocuk olsam...

Çocukluk çağı çağların en büyüğüdür.Her insan o çocukluk coşkusunu tekrar yaşamak ister.Ne küsersin ne darılırsın, bir ağlar bir barışırsın. Çocuk anne babanın hele dedenin baharıdır.Evin gülü sümbülü dür.Evin de koşacak bağrışacak yatacak uyuyacak...Annenin şefkatiyle büyüyecek..Kış akşamları küçük bedenimi ısıtmak için bazan annemle yatardım. Uyumadan önce dua ettirirdi.Mutlu olurdum Önümde ışıklı bir yol açılmış gibi olurdu.İçim nedenini bilemediğim bir sevinçle dolar,uykuya dalardım.Torunlarım M.Erva ve İffet Ela'ya sağlıklı uzun ömürler.Allah sizi korusun.

Dondurma

...ver ordan bir firtal dondurma. Emin usta, dondurmayı satırla kesiyor. Keçi sütünden dondurma; Maraş usulü . Tam ağızlara layık . Lezzetli. Ramazanda, iftar sonrası iyi gider. Yanında bir dilim baklava ile..Uyyyy! Uyyyy ! Yazıda düz gider... Ahmet abiyi görmeye geldim; muhabbete. Torun dolayısıyla Şirinyer deyiz. Allah ömür versin  mübarek kız ramazanda doğdu. İffet Ela, ömürlü ol...

HIRS ve SAHİP OLDUKLARIMIZ

 Yeni tanıdım. Her görüştüğümüzde bana sıkıntıda olduğunu anlatıyor. Aylık kara ve deniz avcılığıyla ilgili bir dergi çıkarıyor. Bu işin çilesini bilirim. Derdini iyi anlıyorum. Dergi yazılarını oluşturmak, reklam almak, dergiyi yayın gününe yetiştirmeye çalışmak sürekli takip ve çalışma ister. Maddi sıkıntısı yok. Emekli. İzmir'e yakın iiki doğa bölgesinde evleri var. Anlatttığına göre çok güzel miş.. Meyva ağaçları ekmiş. Mevsimlik sebzeleri de ekiyormuş. Suyu bolmuş. Hayvanları dahi varmış. Ama na yazık ki buralara pek gidemiyormuş. Gelip burda - yeni açtığı antika dükkanı- dikilip kalıyormuş. Bana < Bedava apartman verseler, burda yaşıyacan dışarı çıkmıyıcan deseler, kabul etmem . Etmen de burda gelip dikiliyom. Biliyorum bana ters.> Evet sahip olduklarının farkında ve; < Ben ne istediysem Allah verdi.> diyor...Sahip olduklarının farkında; yalnız bunların tadını çıkaramadığından şikayetçi. Sanıyorum hırs yapmış ve buna ara veremiyor. Üstadın değiği gibi: Hırs, sebeb

Bebek YUNUS

Hoş geldin bebek, yaşamak sırası sende.Seni hep güzel şeyler beklesin. Anne ve babanın seninle geçirdiği vakitler onların hayatında ki en güzel vakitlerdir, bilesin. Yürümeye başladığında evinde koş, oyna, bağır çağır; evinizin odaları şenlensin...Kim demiş, çocuk küçüktür diye; belki çocuk en büyüktür. Büyük büyük adam olasın.. Allaha emanet ol YUNUS.

İMZA adlı dergi

Kosova'da çıkmakta olan İMZA isimli dergi içerik olarak beğenilecek özelliklere sahip. Öncelikle çok yalın. Dergiyi açtığınızda sizi yormuyor. Her sayfa özenle seçilmiş bir konuya veya yazara  ayrılmış. Az renkli oluşu ve sayfalarda sıkıştırılmış konuların olmayışı dikkatı dagıtmıyor. Rahatlıkla metine odaklanıp okunabiliyor..Eski  ama eskimeyen yazarların eserlerine de yer verilmiş olması çok güzel.. Bu ay çıkan sayısında bana da bir sayfa ayrılmış.Teşekkür ediyorum. Aylık İMZA dergisine uzun soluklu yayın hayatı dilerim. Ve özellikle AGIM RIFAT'a  başarılar.Umuyorum emekleri boşa gitmeyecek..

SARI

      Dik duruşunu, heveslere, gevezeliğe, şarlatanlığa feda etmiyordu. Kimseyi kandırmak gibi, fikri yoktu. Eğer olsaydı, bayağılık, iki yüzlülük yapacak, alçalacak küçülecekti.       Genç adam kahveden içeri yavaş adımlarla girdi. Gözleri herkesten uzaktaydı. Tahta sandalyeye kuruldu. Kahveci Bayram, orta dem çayı getirip sallanan masanın üstüne koydu: ' Onları kandıracağını düşünüyorlar' diye hafiften fısıldadı. Sarı: 'Ben tilki değilim, kargalara dalkavukluk yapmam' .......                                                                                       Masalımsı adlı kitabımdan

MASALIMSI kitabım hakkında

Kısa kısa, abartmadan. Öykücük bunlar. Minimalist metinler. Deniz kabukları topladım; ufak, büyük, renkleri değişik; cepime doldurdum. Çıkarıp çıkarıp bakıyorum.. Sizinde görmenizi istedim. Üstünde kalan deniz tuzunu elinizle ovuşturun, işte o tat...

MASALIMSI adlı kitabımın arka kapak yazısı

   Hayat,zambak yaprağındaki bir su damlasından başka birşey değildir.    Bu yaprağının ucundaki damla gibi, bırakın hayatınız, zamanın eteklerinde uçar gibi dans etsin.    Gülüşünüz su damlasındaki ışık parıltıları gibi manalı olsun.    İyiliği, güzelliği, sade ve yalın olanı gülümseyerek kalbinize alın...