Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

L.N. TOLSTOY - KELAM

Resim
                                                            ÜÇÜNCÜ KISIM                                                      Mücadele ve Ağız Kavgası     1-Gerçekten kavga ve çekişme, su bendi arasında yol açıp gelen sele benzer. Bir kere bu sel suyu bendinden yol açıp saldırıya başladı mı bunun önünü tutamazsın. Bütün kavga ve çekişme söz ile başlar ve onunla devam eder.                                                                                                                        Talmud    2- Kavga ve çekişme hiçbir kimseyi tatmin etmez ve bilakis belki ayrılığı gazap ve saldırganlığı gerektirir. Çivi için çekiç ne ise insan fikirleri için de kavga ve münakaşa bu tesiri yapar. Henüz sarsıntılı olan fikirler ağız kavgası ve karşılıklı konuşmadan sonra şapkasına kadar kuvvetli çakılmış çivi gibi kalır.                                                                                                                       Yudenal   3- Ağız kavgası, çekişme, karşılıklı konuşm

YALNIZ DEDE

Resim
.........- Oturdum paketi bitirinceye kadar içtim.   Elinde sonuna gelmiş sigarayı gösterdi: -Ben bunla konuşuyom. Gece uyuyamıyom, kalkıyom, yakıyom bi tane, konuşuyom.     Başını çevirdi, elini boşluğa salladı. - Dışarıdan duyan deli midir, sulu mudur? der.     Bana dönerek.-Sen içiyon mu?    -Geceleri bir iki yakıyom. Canım çekiyo. Ama senin kadar ilerletemedim. Ben konuşamıyom.    -Öğretirim sana!    Gülüştük...    -----------------------------    Gece yarısı, evim dediği dükkanda, elleri bomboş,üzgün gözlerle dumana dalmış, uykusuz ve sessiz, ne bekliyor olabilir?     Çekingen bir kuş gibi, rüzgara kapılmış ne yöne uçacağı belirsiz düşünceler.     Ne kalmış?     Hayat dolandırıp her şeyini çalmış...Sigarasız da sabah olmuyor. (Ortada oturan,Yalnız Dede. Adı:İsmail)                                                                 Devamı KAHVENİN İNSANLARI isimli kitaptan .YAKINDAAA

absürt

sağını solunu önünü arkanı, zamanının,  gün batımı,  gün doğumu olmayan falan ya da filanını ortaya koymak bir yığın geçmişe takılı kalarak huzursuz etmek geleceğini anılar yüklü öteki İzmir'ini bırakıp gitmek Bırakabilir misin ya da Bırakabilir misin????? falan ya da filan olduğunu

2. WİLHELM

      Lev Nikolayeviç'in, 1900 yılında, Wilhelm'in kişiliğini tarif etmesi ilginçtir: Kral Humbert'in öldürülmesi ile ilgili  yazılmış ''Öldürme''  isimli makalesinde Lev Nikolayeviç, muharebesini ihtirasla inkar ederek, hükümdarları, çocukluktan ihata eden muhitin, onlara tesir ettiğini söylüyor ve yeri gelmişken Wilhelm hakkında da yazıyordu:'' İdeali, alman yunkerinin (junger, toprak sahibi) ideali olan; sınırlı, bilgisiz, şöhretperest, ne ise, bir Alman Wilhelm'inin dediği bir sefalet ve rezil şey yoktur ki, coşkun sedalar ile karşılanmasın ve son derece önemli bir olay gibi bütün dünyanın yayın organları tarafından gündeme getirilmesin. Görün, onun beyninde neler vardır, ne düşünceler vardır. Diyor ki; onun emriyle askerleri kendi atalarını bile öldürmelidirler- ''Ura'' diye bağırırlar! Diyor ki, İncil'i demir yumrukla tatbik etmek lazımdır - ''Ura'' Diyor ki, Çin'de yakalananlar esir alınmalı, hepsini

DENEMELER: L.N.Tolstoy HİDDET

DENEMELER: L.N.Tolstoy HİDDET :    Vaktiyle ahmak bir adam vardı. Bu ahmak adam hastalıktan kör olmuştu. Ve kendi körlüğünü hiçbir yönüyle anlayamıyordu. Ve her nereye gide...

L.N.Tolstoy HİDDET

   Vaktiyle ahmak bir adam vardı. Bu ahmak adam hastalıktan kör olmuştu. Ve kendi körlüğünü hiçbir yönüyle anlayamıyordu. Ve her nereye giderse gitsin yolda herkes ve her şey onu rahatsız ettiğinden ve ona çarptığından dolayı hiddetlenıyordu. Ona göre kendisi eşyaya çarpmıyor, belki eşya kendisine çarpıyor ve dokunuyordu. Manevi hayatında kör olan insanlarda da aynı hal aynı sanı olur. Onlara öyle gelir ki; meydana gelen, olan ve yapılan her şey onlar indinde kötüdür ve onlar insanlara daima hiddetlenirler. Yukarıda belirtiğimiz ahmak gibi körlüğünü anlamaz ve kötülüğün kendisinde olduğunu bilmez. Bunların manevi hayatları kapalı ve kör olup, ancak vücutları için yaşarlar.

MUHABBET

 Kardeşler! Birbirimizi sevelim. Muhabbet Allah'ındır. Herkesi seven Allah'tandır ve Allah muhabbetle tanınabilir. Çünkü Allah muhabbettir.

İZMİR' Lİ BİR ŞAİR VE ROMANCI VE ÖYKÜCÜ NECATİ CUMALI...

Resim
         Susuz Yaz, filmiyle tanıdım onu, siyah beyaz bir melodramdı. Etkilemişti beni. Suya sahip olma mücadelesiydi. Beyaz perdenin kötü adamı Erol Taş, iyi rol kesiyordu. Bence, Necati Cumalı, ilk dönem kırsal romancılarından bir tık  önde. Makedon göçmeni bir ailenin oğlu. Urla'ya yerleşmiş aile. Ve burda, İzmir'in güzel beldesi Urla'da; yazmış şiirlerini, romanlarını, hikayelerini, oyunlarını...          Cumalıyı okumak lazım, suyu karıştırıp, hayatı hırçınlaştıran, Susuz Yaz'ı; tütün zamanında; ıssız tarlalarda, burnu yakan, elleri sarartan tütün acısını anlatan Tütün Zamanı'nı... Okumak lazım İzmir Urla'lı Cumalıyı...        Bir zaman Urla'da, sahibi eski eski bir kitapçı vardı. Kendisi Urla'lıydı.. Sormuştum:        -Necati Cumalı'yı tanır mısın?        -Tanımam mı! Ama ben sevmem.        -Kitaplarını?        -O başka! Kitap başka!    

İZMİR'Lİ BİR ŞAİR YORGO SEFERİS

Resim
   İzmir'in, Urla beldesinin, İskele mahallesinde,  şimdi butik otel ve kafe olarak hizmet veren, iki katlı taş evde doğmuş. Bu yakada 1900 da doğmuş, öbür yakada; Atina'da 1971 de  vefat etmiştir.     İskele, denizin kıyısında. İki katlı evi eski mimari dokusunu koruyor. Deniz, yangın mavisi, havası gökçe. Deniz ile yeşilin buluştuğu bu yerin Yorgo Seferis'i etkilemiş olması büyük olası. Çocuk ruhu güzelliklerle dolmuştur. Öbür kıyıya göç ettiğinde; kalbi, gece gündüz bu yerlerle buluşmayı arzulamış, uykusuna girmiş, uykusunu yağmalamıştır. Şiirlere dökmüştür bence; bu, en yalın duygularını...     Ama onun şiirleri salt duyguyla yoğrulmamıştır. Akıl vardır şiirlerinde, mısraları kıvrak ve atiktir. Şiirlerinde, güzelliğin nefes alışlarını duyarsınız...                 YADSIMA        Bir güvercin gibi ak        o gizli kıyıda        Susadık öğle üzeri:        ama tuzluydu sular        Sarı kumların üstüne        adını yazdık onun        ama bir rüzgar esti denizden