Kayıtlar

Tolstoy - İnsanın dokuz hali - Yükşeliş yayınları

Resim
               EŞİTSİZLİK    1-Eşitlik, - doğal olan, dünya nimetlerinden yararlanarak ortaya çıkan saadette - insanların birbirinin hakkına saygı göstermesi ve birey hakkını bütün dünyanın kabul ve tasdik etmesidir. İşte bu koşullar dairesinde bütün hareket eşitliktir.     2- İnsanların eşitlik kanunu, bütün ahlak ve adapla ilgili kuralları içerir. Bu eşitlik kanunu, küçük bir noktadır. Bu noktaya, bu kanuna yetişemezler, fakat herkes tahmin eder, kendisine yakınlaştırma yolunu bulur.     3 - İnsanın asıl ve hakiki "Din'i",  ruhaniyedir. Bu "Din" herkeste birdir. Hal böyle iken nasıl olurdu insanlar kendi idelerinde eşit olmuyorlar? 

Hatırat (Anı)

Resim
  Hatırat , insanın kendi üzerinde düşünmesidir. Kendi çocukluğumuzdan, gençliğimizden bahsetmek veya bunları yazmak. Günlük olayları veya  siyasi, her neyse yazmak, kendi kendini bir sayıştır. Kendi hayatına önem verme -ki buna kişilik diyoruz...Hayatın her gününü veya kafana göre bazı günlerini kayıt etmek, canlı kalmaktır... En azından Günlük tutun derim... Günlük, dağarcığınızda her zaman konuşacağınız bir şeyler var demektir. resimdekiler, geçmişten gelen ve bende kalan bir şey. saygıyla

Neden

Neden dersin, cevap bulamazsın, mecburiyet mi? Belki. Alışkanlık daha bir olası. Alışmak da mecbuyeti getiriyor gibi. Paradoxlar hep var oluyor. En iyisi kaçıp gitmek diyorsun, kaçamıyorsan. Aynı kalıplar içinde kalmak sıkıcı geliyor aslında. Sonra otur oturduğun yerde beterin beteri var diyorsun,hayallerin yeter sana...Hayallere sınır yok nasıl olsa... "Bi çay demleyim kendime" 

Mezarlıkbaşı Mahallesi...

Resim
Çocukluğun içe sığmaz çoşkusunun en ufak şeylerin zevk kaynağı olduğu o günlerde, ruhumun tazeliği, benim için bir enerji bir bitmez güçtü. Gözlerimin içinde sevinçli hatta haylaz parıltıların belirdiği... Annemin göğsüne başımı koyduğumda hissettiğim mutluluk... Pis mahalle, çocukluğumun bu paklığını kirletememişti. Babam korkutucuydu. Yaptıkları salt bizi korumak amaçlı olsa da, sertti. Annemin tatlı sesi, çocuk yüreğime, şefkatin, merhametin, efsunlu bir üflemesi gibi gelirdi. 

MÜLTECİ

            Mostar'da sokaktayken, yurdumdaydım.            Kentimin insanları aşkla, güneşle, sıcaklıkla, nükteyle ve dostlukla yaşarlardı. Dostluk, yaşamın en önemli öğesidir. Dostun çoksa, zenginsin.           Benim bir sürü dostum vardı. Hepimiz kardeştik. Dini inancım olmadığı halde, memnun etmek, birlikte olmak, sevdiklerimin yanında bulunmak için, Katolik, Hırvat, Müslüman dini bayramlarına katılırdım. Bu öfke patlamasına bugün anlam vermek olası mı? Hiçbir zaman anlayamayacağım, sana hiçbir şey açıklayamam Pedja'cığım çünkü kendim de anlamıyorum.          Burada, sokakta hiçbir dosta rastlamıyorum. Bir köşede durup gevezelik etmem, birisine günaydın deyip bir başkasına sarılıp öpmem mümkün değil... Yalnızca yabancı yüzler var. Geçerken zor zar nazik bir gülümseyiş...konuşmak,iletişim kurmak isterdim, oysa insanların gözlerinde kuşku dolu bir merak ışıltısı görüyorum. ...

DENEMELER: ŞEHRE İÇERİDEN BAKMAK 2

DENEMELER: ŞEHRE İÇERİDEN BAKMAK 2 :      Eski evler toprak ve taştan olurdu. Odalar büyük tavanı yüksek olurdu. Bahçeli olurdu ve bitişik evlerden bir diğerine kapıcık denen ye...

ŞEHRE İÇERİDEN BAKMAK 2

     Eski evler toprak ve taştan olurdu. Odalar büyük tavanı yüksek olurdu. Bahçeli olurdu ve bitişik evlerden bir diğerine kapıcık denen yerlerden geçebilirdiniz. Sokağın bir ucundan diğer ucuna bu ufak kapılar sayesinde içten ulaşabilirdiniz. Eski evler büyüklük taslamazdı. Devasa yapıları - örneğin cami, han, hamam- sultanlar ve sancak paşaları(eyalet valileri) yaptırırdı.     Mahallede evler birbirine benzediği için, zengin ve fakir arasındaki fark şimdiki gibi net belirgin değildi.     Mahalleler birbirini tanıyan ve birbirine kefil olan hanelerden(evlerden) oluşurdu. Bu önemli bir unsurdu ve müessesedir. Zira mahalle halkının -köy dahil- birbirine yabancılaşmış hanelerden oluşmasını önler; mahalle bir birimdir, birey, ailesinin olduğu gibi yaşadığı mahallenin de - evi ile birlikte- bir üyesidir.