Kayıtlar

Eylül, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YAHYA DERESİ ÇOCUKLARI

Resim
YAHYA DERESİ ÇOCUKLARI     Eski mahallenin sokakları artık tanınmaz olmuştu. Beton blokların arasına sıkışmış dar yollar, bir zamanlar çocuk sesleriyle yankılanan boş arsaları çoktan yutmuştu. Ama dere hâlâ oradaydı; biraz kirlenmiş, biraz daralmış olsa da geçmişin izlerini saklayan bir dost gibi akmaya devam ediyordu.      Eski dostlar, yıllar sonra buluşmak için sözleştiklerinde, yine derenin yanındaki çardağı seçtiler. Çardak,  boyaları dökülmüş, tahtaları eskimişti. Fakat onlar için hâlâ çocukluklarının yaz akşamlarını, gizli oyunlarını, ilk hayallerini saklayan bir mekândı. Urim Baba'nın yaptığı kahveler içildikçe sohbet koyulaştı. Genelde gırgır muhabbetti . Ama hepsinin gözleri, arada bir dereye takılıp kalıyordu. “Ne çok şey değişmiş,” dedi içlerinden biri, derin bir nefes alarak. “Evet,” diye karşılık verdi diğeri, “ama şu dere… sanki bizi hâlâ olduğumuz gibi hatırlıyor.” O an, çardağın altındaki sessizlik, onların dostluğunu yıllar ötesinden bugün...

#GAZA

Resim
We are living in times where we are freed from learned helplessness. - Please translate and share this call in Arabic, English, and other languages: We call on the people of Jordan and Egypt: The moment the ships approach Gaza's waters, you too, begin a march towards the Gaza border! You by land, we by land, and the ships by sea—God willing, let us resolve to break this blockade. We are not helpless; together, we can do something. We expect your ground support!

RUH YOLDAŞIMA (Aişa) XVIII

Resim
  Gözlerin neden kederlidir.  denizi arayan ay gibi, benim ruhumu anlamaya çalışıyorsun. Yaşantımı hiç atlamadan baştan sona gözlerinin önüne serdim. Eğer hayatım bir çiçek olsaydı, sapından saçına iliştirirdim. Ama acılarla dolu, sana tattırmak istemezdim. Gözlerinin kederi, engin bir denizin derinliklerindeki yalnız bir adanın hikayesini fısıldıyor sanki. Her bakışın, kayıp bir geminin rotasını arayan bir deniz feneri gibi, ruhumun karmaşık kıyılarını aydınlatmaya çalışıyor. Ben de sana, en gizli limanlarımdan en çetin fırtınalarıma kadar, yaşanmış her anımı şeffafça serdim önüne. Hayatım bir demet papatya olsaydı, hiç düşünmeden uzatır, saçlarına taç yapardım. Ancak bu demet, dikenli güllerle bezenmiş, her bir yaprağında hüzün damlaları taşıyor. O yaraların izlerini senin narin yüreğine düşürmeye gönlüm razı gelmez.(gelmesi hatamdı)  ​Fakat bil ki, o kederli gözlerin ardında yatan her bir damla, benim için bir okyanusun tüm derinliğini barındırıyor. Onlar,...

RUH YOLDAŞIMA XVII

Dalgalı denizin üzerinden güneşin kovaladığı sonbahar bulutlarının gölgeleri kayarak geçer. Bizde koşalım, mesafeleri şimşek hızıyla katederek, mavi gökyüzüne fırtına gibi varalım, yağma edelim bulutları... Havaya gülüşler yayılsın. Günümüzü şarkılarla geçirelim... Eve varmasam olmaz mı? 

RUH YOLDAŞIMA XIII

     Donmuş suyun kabını parçalaması gibi, bir anda kalıbını patlatarak akan lav gibi; gem tanımayan aşkı tanımam.      Sevgi; saf ve duru olmalı. Toprak testiyi dolduran yağmur gibi, temiz ve serin sevgiyi gönder. Islanarak, varlığın ta içine girerek, yaşamın çiçeklenen ağacında yayılacak sevgiyi gönder..  

RUH YOLDAŞIMA XVI

   Hayatım, taze iken bir çiçekti, canlı ve dikkat çeken. Bir iki yaprağı düşse de önemli değildi.     Şimdi, sonbahar rüzgarına dayanamayıp, yaprakları yere dağılan bir gül gibi. 

RUH YOLDAŞIMA XV

  Kalbim, çarparcasına heyecanırsa, gözlerimi kaparım. Yürürken aniden şaşıracak olursam sokağına girerim. Sakin ve dingin olarak bahçene girersem, çiçeklerini koklarım. Küreklerim coşmuş suya düşerse sahiline yüzerim. ----------(--=    Gece son Eylül gecesidir(ydi). Esrik eden bir misk-i amber kokusu getirdi rüzgar. Rüzgar, güney rüzgarı. Dolaşıyorum. Elde edemeyeceğim şeyi arıyor, istemediğim şeye takılıyorum. İstediğimin hayali kalbimden çıkıyor ve raksediyor. Parıldıyordu hayal, gecenin bir vaktinde, sonra kayboluyor. Yakalayamıyorum. Elde edemiyeceğim şeyi arıyor, istemediğimi buluyorum. 

Ruh Yoldaşım,, Bahçıvan

Kalbim uçarcasına çarpınca gözlerimi kaparım; bir anlık sessizlik, içimde fırtınaların yankısıdır. Yürürken adımlarım ansızın şaşırır, dar sokaklara sapar, hiç bilmediğim duvarlarda kendi gölgemi görürüm. Sakin ve dingin olduğumda bahçene girerim; gül yapraklarının arasına gizlenmiş sabah çiğini koklar, zambakların beyaz sessizliğinde kendimi unuturum. Bir kuşun kanadı gibi ürperir ellerim, bir serçenin kalbi gibi titrer bakışlarım. Küreklerim coşmuş sulara düşerse, senin sahiline varmak için yüzerim; denizin tuzu dilime, gözlerime dolar ama yolumdan dönmem, çünkü sahilin bütün hayallerimin toplandığı yerdir. Gece, son Eylül gecesidir(ydi). Bir veda, bir başlangıç kokusunu taşır. Rüzgâr esiyor; Güney rüzgârı. Amberle karışmış misk'in kokusu sarıyor etrafımı, ruhumun gizli odalarına siniyor. Yürüyorum… Adımlarım taş kaldırımlara vuruyor, ama aslında içimdeki boşluklara çarpıyor sesleri. Elde edemeyeceğim şeyi arıyor ruhum; ve istemediğim şeylere takılıyor g...

RUH YOLDAŞIMA -- GURBET --

Ayrıldığımızın ziyadesiyle elim kısmını nasıl anlatacağım. Buralarda şaşaalı bir hayat olmamıştı. Seneler geçmiş, ölüm yaklaşmıştı. Doğduğum yerde ölmeyi arzu ettim. Memleket özlemi ağır basmıştı ya ondan! Gitsem! Gittim. Ölenleri toprak yuvalarında ziyaret ettim. Evimiz, hayalen gözümün önüne geldi. Ağlamaklı oldum. Kaleye çıktım.. Altmış sene evvelki zamana hayalen gittim.. Gurbet içinde gurbet yaşamış anam-babam. Acıklı bir gurbet hissettim. Gurbet içinde bir Prizren gördüm. Dedim, '' şu fani dünyada bir misafirim.'' Şehrin üzerinden, Kasım bulutları kayarak geçiyordu. Aşağıda Prizren deresi, güneşten parlayan damlacıklarıyla akıyordu. Havada, yine de deredeki köpükler gibi sevinç ve hüzün yüzüyor.. 

RUH YOLDAŞIMA XIV

Eylül ayının en sıcak günü değildi. İçimizde huzur,, bir kuş gibiyiz. Alayına umarsız. Deniz suyundan bir ses "hey güzellik müptelası canlar" diye seslendiğini duydum. Neş'elenerek gülümsedim. İçimde yalın bir his, tatlı his. Hayaletli saatler değildi, hayatın, önümüze serdiği zaman. Haykırıyorum bitmesin bu an. 

Bahçıvan XLVII

Şarkı, sevginin kolları gibi, musikisini etrafımıza dolayarak dokunuyordu  ruhumuza,,  oturuyorduk şarkının yanında  rüyalarımıza girecek tıpkı bir çift kanat gibi olacak ve beni ve senin kalbini   bilinmezliğin ta ucuna götürecek karanlık gece yolumu kapladığı zaman, başımın ucunda bir yıldıza benzeyecek  ve sesin, ölümüm içinde solunca, şarkı(mız) senin yaşayan kalbinde konuşacak. 

Bahçıvan XLVI

Resim
      Denize hayranız biz, öylece durduk kıyıda, ruh ve bedenimiz dalgalarla birlikte aheng içinde. Deniz kokusuyla donanmış yaşam dolu rüzgar, iki can arasında..       Gem tanıyan bir sevgiydi bu. Aşktan ileri muhabbetti. Susuz toprağı sulayan, toprak kapları dolduran yağmur gibi, temiz ve serin bir sevgiydi. Islatsın beni ta içime girerek... Huzur ile kalbi sakin tutan muhabbetti bu...Gün batımının kızıla dönmüş renkinde muhabbet, mükemmel denk düşmüştü.       Martı'nın kanatlarını andıran  beyaz bulutlar arasından süzülen, Kutsayan Kızıl, bana daha güzel gelir. Hayatın, dostluk vecdi içindeki parlayış, dünyevi hisleri yakıp kül eden varlığın saf alevi gibi ışıldar.         Kordon boyu - o anda - sonsuz dünyaların deniz kenarı, başımızın üzerindeki uçsuz bucaksız gök,durgundu ve deniz durmak bilmiyordu, dalgalar sertti. Sonsuz dünyaların sahilinde iki can müzik dinliyerek ve raks ederek buluşmuştu. ...

medeniyet

Resim
Medeniyet 1 Denemeler s123  Alaettin Coşkun 

Soykırım

 İleride Gazze ile ilgili bir müze kurulsa, ilk girişte- salonda, resimler olsa; parçalanmış çocuk cesetleri, yerlerde kanlı bebek ayakkabıları, hastaneler yıkılmış, etrafta sağlam bina yok,, insanlar derme-çatma çadırlarda kalıyor, su kuyruğu, yemek kuyruğu, kendi yurdunda göç eden insanlar,, ikinci salonda, Ebu Ubeyde'nin resmi, tankları havaya uçuran Hamas elemanları, Hamas'lı yalınayak direnişçiler-savaşçıların resimleri,, üçüncü salonda, Ebu Ubeyde gibi giyinmiş biri, siyonistlerin soykırımını anlatıyor. Ve son salonda, Nazilerin, Yahudilere yaptıkları resmedilmiş olsun! Ne Düşünürdünüz?? 

Silinmeyen Ben 3.

Elbette. Aşağıda, Kör Gözlerin Ülkesi evrenine uygun bir şekilde, Niva’nın direnişi yayma çabalarını ve sistemin buna verdiği cevabı dramatik ve distopik bir üslupla öyküleştirerek yazdım: Niva'nın Kıvılcımı Niva, Gözsüzler Mahallesi’nde başlayan sessiz uyanışı artık sınırların ötesine taşımaya kararlıydı. Kendini görünmez yapan sistemin şifrelerini çözmüş, veri filtrelerinin altındaki çıplak gerçeği görebilen yazılımlar geliştirmişti. Onlara “ayna kodları” diyordu. Bu kodlar, ekranlara yansıtılan yalan görüntülerin altında saklı gerçekliği ortaya çıkarıyor, halkın zihnine yeni bir pencere açıyordu. Niva, bu kodları holografik reklam panolarına, kamusal terminal ekranlarına, hatta çocukların kullandığı eğitim uygulamalarına bile gizlice yerleştirmeye başladı. Bu kodlar bir göz kırpışı kadar kısa süren sahnelerle başlıyordu: Gerçek açlıktan ölen bir çocuk, sistemin çöpe attığı yardım malzemeleri, sahte haberlerin düzenlenmiş versiyonları ve tüm bunlara arkasını dönmüş “Gözetmen...

Bir uygarlaşma hikayesi

   Uygar denen çağımıza nasıl bakmalıyız! Farklı bakışın sonuçları ne olur? Özgürlük dediler dayatmaca çıktı modernizm dediler zorbalık çıktı. Manipüle edip zorbalığın önünü açtılar. Derin düşünceler içinde bir masal diyebiliriz. Uygarlığın doğasında distopya eğilimi oluşuyor ve tutkuyla sarılıyorlar. İnsanlar sapkın bir çizgide, bu insanlar bazen otoritelerini bazen sahip oldukları parasal gücü bazıları zorbalığı kullanıyor ve ortam kötü bir sonuca; kıyamet alametlerine dönüşüyor. Uygarlık diye yutturulan sistemde hukuk yok adalet yok, merhamet yok devletler bile yok. Güçlü olanın haklı olduğu kabul görüyor, onlarda kafalarına göre icraat yapıyor. Yamuk bir uygarlık. Bu uygarlığın içinde yeni bir uygarlık kuruluyor ve yepyeni ilişkiler sistemi yapılanıyor. Bu yeni uygarlığın sesi gür çıkacak. Yakındır inşaallah...

Himalayalar'da yeni dünya #himalaya

"Himalayalar'ın Sisli Kalbi" Uçağımız sarsıldığında, sadece küçük bir türbülans olduğunu düşündük. Ama sarsıntı giderek şiddetlendi, etrafı saran yoğun sisin içinde uçağın motorları teker teker sustu. Sonrası gürültü, çığlıklar ve her şeyin bembeyaz bir boşluğa gömülmesiydi. Uyandığımda etrafımı saran sessizlik ve tenimi donduran soğuktan başka bir şey yoktu. Uçak paramparça olmuştu ve ben, bir mucize eseri, karla kaplı bir kayalığın üzerindeydim. Bir süre sonra sisin aralanmasıyla gözlerime inanamadım. Kar ve buzla kaplı sivri dağların arasında, yemyeşil, gizemli bir vadi uzanıyordu. Sanki dünyanın o bilinen soğuk ve gri yüzü, burada nefes alan canlı bir kalbe dönüşmüştü. Dik bir patikadan aşağı inmeye başladım. Vadiye vardığımda, etrafımı neşeli kuş cıvıltıları, rengârenk çiçekler ve berrak sularla dolu bir nehir karşıladı. Ağaçların arasından parlayan güneş ışığı, vadinin üzerinde adeta sihirli bir tül gibi duruyordu. Yoluma devam ederken, daha önce hiç görmediğim yara...

distopik savaş öyküsü

Tabii, işte savaş çeşitlerini konu alan kısa bir distopik öykü: “Yedinci Cephe” Kimse savaşın başladığını anlamamıştı. Ne uçaklar gökyüzünü deldi, ne de tanklar şehirlerin kapısına dayandı. İlk kurşun, bir banka hesabından çalınan görünmez bir veri oldu. Ardından karanlık ekranlarda uyarılar belirdi: “Elektrik şebekesi devre dışı” . Sokak lambaları söndü, hastanelerin makineleri sustu. Halk, bunun sadece bir “arıza” olduğuna inandı. Fakat ertesi gün sosyal medyada yayılan bir video, ülke başkanının teslim olduğunu gösteriyordu. Ses titrek, yüz ifadesi donuktu. “Derin sahteydi.” Ama milyonlarca insan gerçeği sorgulamadan sokağa döküldü. Üçüncü cephe ekonomiydi. Yiyecek fiyatları bir gecede üç katına çıktı. Raflar boşaldı, sahte para birimleri piyasaya sürüldü. İnsanlar ekmek almak için birbirini ezmeye başladı. Dördüncü cephe gökyüzündeydi. Uydular sustu, GPS’ler yalan söyledi. Askerler haritada olmayan şehirlere yürüdü, mühimmat konvoyları yanlış noktalara gitti. Beşinci cephe, ...

günümüz savaşları ve hileleri

👍 Günümüzde savaş, artık yalnızca cephede tank ve tüfekle değil; çok daha geniş alanlarda yürütülüyor. Bu yüzden klasik “sıcak savaş” kavramının yanına yeni savaş türleri ve hileleri eklendi. Ana başlıklarla şöyle özetleyebilirim: 1. Siber Savaş Amaç: Devletlerin altyapılarını çökertmek (enerji şebekesi, bankacılık, su ve iletişim sistemleri). Hileler: Zararlı yazılımlar (ör. Stuxnet gibi endüstriyel sistemleri sabote eden virüsler). Kimlik avı ve sosyal mühendislik saldırıları. Sahte yazılım güncellemeleri üzerinden casusluk. 2. Bilgi ve Algı Savaşı Amaç: Halkın algısını değiştirmek, düşmanı içeriden çökertmek. Hileler: Sosyal medyada sahte haber ve bot hesaplarla kargaşa yaratmak. Rakip ülkenin liderlerine dair sahte belgeler/dosyalar yayıp itibar zedelemek. Derin sahte (deepfake) videolar ile manipülasyon. 3. Ekonomik Savaş Amaç: Rakip ülkeyi mali açıdan zor durumda bırakmak. Hileler: Ambargo ve yaptırımlar. Enerji, su, gıda gibi stratejik ürünler...

günümüz savaşları ve hileleri

👍 Günümüzde savaş, artık yalnızca cephede tank ve tüfekle değil; çok daha geniş alanlarda yürütülüyor. Bu yüzden klasik “sıcak savaş” kavramının yanına yeni savaş türleri ve hileleri eklendi. Ana başlıklarla şöyle özetleyebilirim: 1. Siber Savaş Amaç: Devletlerin altyapılarını çökertmek (enerji şebekesi, bankacılık, su ve iletişim sistemleri). Hileler: Zararlı yazılımlar (ör. Stuxnet gibi endüstriyel sistemleri sabote eden virüsler). Kimlik avı ve sosyal mühendislik saldırıları. Sahte yazılım güncellemeleri üzerinden casusluk. 2. Bilgi ve Algı Savaşı Amaç: Halkın algısını değiştirmek, düşmanı içeriden çökertmek. Hileler: Sosyal medyada sahte haber ve bot hesaplarla kargaşa yaratmak. Rakip ülkenin liderlerine dair sahte belgeler/dosyalar yayıp itibar zedelemek. Derin sahte (deepfake) videolar ile manipülasyon. 3. Ekonomik Savaş Amaç: Rakip ülkeyi mali açıdan zor durumda bırakmak. Hileler: Ambargo ve yaptırımlar. Enerji, su, gıda gibi stratejik ürünler...

Hayriye Coşo

  Yıllar sonra çok daha iyi anlıyorum, anne ve babamın sırtlarındaki yükün ağırlığının çok olduğunu. Tek gayeleri çocuklarını yaşatmaktı. Bizi yaşatmak! Hayat ile ölümün sınırında feda edilmiş kurbandılar. Türkiye'yi seçmiş olmalarının kötülüğüne(bence) uğramış, köksüz(burada) ailemizin mübarek bekçisi annemdi. Sorunlarımız,, ev içinde,, onun yüce ruhunda ve acılı bedeninde haloluyordu. 

makale ve tashih - 3

Bu dünyada söylenmemiş söz yoktur. Söylenenleri kendimize has bir tarzda söylemeliyiz. İyi de olsa yaz kötü de olsa yaz. Yazmak iyileştirir. 

makale ve tashih - 2

İki cümle arasında hissettiğiniz boşluğu yeni bir fikir ortadan kaldırabilir. Bir fikir başka bir fikri  davet eder.,düşündükçe yazma istediğiniz artar. Bakarsınız yazdıklarınız ferahlık getirmiş. Cümle kurmak önemlidir, özne ile başlayan veya aynı fiil çekimi ile biten cümleler birbirini takip etmesin. İçi dolu kelimeler seçin. Yazımızda aynı kelimeleri pek kullanmayın. Aynı anlamı ifade eden farklı kelimeleri sıra ile ustaca dizerseniz iyi olur. 

makale ve tashih - 1

Akşam oturmuşum belirsiz bir konu etrafında, gelişi güzel yazmışım, zihnimden geçenleri müsvette şeklinde kağıda dökmüşüm.Sabah baktım, yazının giriş bölümü sona gelmiş, bu makaleyi mantık basamaklarından  çıkararak,  düzeltmek istiyorum. Bunu yaparken eskimiş tamlamaları çıkarmak, devrik cümleleri ayağa kaldırmak lazım gelebilir, şunu ön söz yapayım şu hatırayı şuraya koyayım, şu hayali yukarıya çıkarayım, şu ve şu hisleri şuraya bırakayım, tekrarları atayım derim. Müsvetteye ilavelerle esaslar önce ile sonrası, kuvvet ile zayıflığı, hata ile gerçekliği acele ile karışmış. Yer değiştirme ile düzene sokabilirim.