Rayos (Şualar) Cartas (Mektubat) Alem-i İslama ve 500 milyon İspanyolca konuşan alem-i insaniyete hayırlı olsun. Hidayetlerine vesile olsun. Kardeşlerimizin kemmiyet ve keyfiyetleri çok ve bereketli olsun.
Analog Bir Dünya: Dijitalin Gölgesinde Kalan Gerçeklik Analog bir dünya, teknolojinin henüz dijitalleşmediği ya da dijitalleşmenin sınırlı olduğu bir yaşam biçimini ifade eder. Bu dünyada iletişim, kayıt, sanat ve günlük hayat fiziksel, mekanik ve manuel süreçlere dayanır. Temel Unsurlar: İletişim: Mektuplar, telgraflar, yüz yüze konuşmalar ve sabit hatlı telefonlar üzerinden gerçekleşir. Bilgi, gazeteler, dergiler ve kitaplar aracılığıyla yayılır. Kayıt ve Arşivleme: Yazılı belgeler, daktilo veya el yazısıyla tutulur. Fotoğraflar filmli makinelerle çekilir ve kimyasal süreçlerle basılır. Sesler ve videolar kasetler, plaklar veya makaralı teyplerle saklanır. Sanat ve Eğlence: Müzik plaklardan, radyodan veya canlı performanslarla dinlenir. Televizyonlar sınırlı kanal seçenekleri sunar, ve filmler büyük makaralı projektörlerle oynatılır. Bilgi İşleme: Hesap makineleri, defterler ve manuel hesap yöntemleri yaygındır. Bilgisayarlar varsa bile delikli kartlar y...
PRİZREN VE PRİZREN Gün ağarmaya başlamıştı. Akşam komşularını ağırlaşmış geç yatmıştı. Kalkmak zor geldi. Karısı yinede erken uyanmıştı. Kalkmasa ne yapacaktı. Ahmet Coşo aksi adamdı. Hayriye kalkar kalkmaz Dori'yi hazırlamaya başladı. Doru küheylan bir nazlı sultandı. Bugün tarlaya gidilecekti. Bir at yeterdi. Ahmet Coşo, sert adam, tomruk misal, dalları kesilmiş kaba, kalın. O da kalktı. Güvercinlerin in kafesini açtı. Kuşların bu erken saatte dışarı çıkası yoktu. Onlara deli gibi tutundu. Hayriye şanslıydı. Dori bugün huysuzluk etmiyor sakin duruyordu. Yelesini, sırtını okşadı, ona güzel sözler söyledi. Dorinin bakışında mer-hamet vardı. Geçen tarlaya gidişlerinde abisi Sinan Mera tarlaya gitmek istemedi. Kavga başlayınca Doride böyle anud bir vakitte huysuzlandı. Arabaya ko-şulmak istemedi. İşte o an gök yere indi. Ahmet Coşo küfürlere başladı. Atın meşininden tuttu, atın başını aşağı çekti, geri geri arabaya iteledi. Dori inatçı. Tahtakuruları...
ekmek teknesi " Hamil ve Ekmek Teknesi" Her sabah güneş henüz mahalleye tam olarak doğmadan, köşedeki dar sokakta o görünür. Kırmızı üç tekerlekli motoruyla gelir, titizlikle yerleştirdiği malzemelerini çıkarır ve minik tezgâhını açar. Mahalleli ona "Usta" der. Çoğu, adını bile bilmez ama ekmek arası ciğer, köfte ya da tavuk denildi mi, Usta’dan iyisi yoktur. Bir sıradanlık içinde öne çıkabilen nadir insanlardan biridir. Tezgâhı küçük ama düzenlidir; her şeyi yerli yerindedir. Sos şişeleri tertemiz, malzemeler taze, ekmekler çıtır. “Temizlik imandan gelir,” derken gülümser hep; onun tezgâhından bir şey yiyen herkes bilir ki Usta, yemeğe yalnızca lezzet değil, özen de katar. Usta’nın tezgâhı sadece bir yemek noktası değildir; mahalledeki herkesin uğrak yeridir. Öğrenciler okula giderken buradan bir köfte ekmek kapar, esnaf dükkânını açmadan önce tavuk dürümle sabahını yapar. Yaşlı amcalar bazen sadece selam verip birkaç dakika sohbet etmek için bile uğrar...
Yorumlar
Yorum Gönder