Kayıtlar

TARAFGİRLİK

 Hayat- içtimaiyece, inat ve tarafgirlik  gayet muzır olduğunu beyan eder. Eğer denilse:'' Hadiste,'Ümmetimin ihtilafı rahmettir.' denilmiş. İhtilaf ise tarafgirliği iktiza ediyor. Hem tarafgirlik marazı avamı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü, bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avamı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır. Hem, tesadüm-ü efkardan ve tehalüf- ü ukulden hakikat tamamıyla tezahür eder.'' El cevap: Birinci suale deriz ki: Hadisteki ihtilaf ise, müsbet ihtilaftır. Yani, her biri kendi mesleğinin tamir ve revacına sa'y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfi ihtilaf ise -ki garazkarane, adavetkarane, birbirinin tahribine çalışmaktır - hadisin nazarında merduttur. Çünkü, birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler. İkinci suale deriz ki: Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkara...

Bilge Karınca Yayınları...Öneririm

Resim

Dünya ve Ahiret İşleri

Ruhun yukarılara çıkması,yükselmesi,  hayatın gerçeklerine yüz çevirmeyi gerektirmez.Batıni tasavvufta, herkes, ''Ben Tanrı'yım!!''der.Ruh, bedenden sıyrılıp tanrı ile bir olmuştur. Tanrılaşan bir insanın, maişet ile işi olur mu? Dünya işlerine el sürmemek,elini eteğini çekmek, inanan kesimi geri bırakmış olabilir mi?   Metafizikte rasyonel yok.Oysa olması lazım... Rasyonel olup firma olmak, para kazanmak, gelişmek gerekmekte...    Hindistan bilge insanların ülkesidir. Eskiden oralarda da insanın ruhlar katına erişmesi önemliydi. Dünyadan yüz çevirmek, bilge ülküsüydü. Bir süre, Hindistan hayaletlerin bağdaş kurup oturduğu bir ülke oldu.    Dünyadan uzaklarda arif olmak iş değildir. Gerçek erdem; dünya işleriyle, ahiret işlerini birlikte götürebilmektir. DENEMELER s.186

KIRMIZI SİYAH KİTAP s. 127 (haftaya kitapçılarda ve kitap satış sitelerinde

    Acaba  Dimetoka'yı işgal eden Bulgar askerlerinin, Osmanlı esirlerine ve adı geçen şehrin, sesiz, sakin halkına neler yaptıklarından haberiniz var mıydı? Yok ise, Dimetoka'dan dönen subayların ve yaralı askerlerin ifadelerini alınız. '' Onlar size bütün gerçekleri açıkça söyleyeceklerdir. Zira onlar sizi kendi şark cinayetleri gibi kabul etmektedirler. Onlar silahsız Türk askerlerini nehire atarak onları yaban ördekleri gibi öldürdüklerini ve şehir ahalisinden silahsız bir çok Türkleri süngüye takarak köprü üzerinden nehire attıklarını, gönülleri rahat olarak hikaye edeceklerdir. Siz, Makedonya çetecilerinden oluşan gönüllü alayının rast geldiği Türkleri - asker olmayan ve silahsız Türkleri - boğazladığını duymadınız mı?'' Eğer gerçekten bunlardan haberiniz yoksa Kırcaali taraflarına ve daha güneye doğru derhal bir seyahat yapınız. Yollarda bir çok elleri arkasına bağlı ve boğazlanmış sakallı ihtiyar Türkleri, evlerinde dipçi darbesiyle öldürülmüş Türk kadın...

İKİ KADIN s.65 Kitapçılarda ve İnternet kitap sitelerinde

 Ersoy, muvakkat handa ve fani misafirhanede ve kısa bir zamanda ve az bir ömürde; ne gördü? Nimetlerden tattı ve gitti! Arkada kalan, zaman içinde, toz tutmuş artık kullanılmayan eşyalar! Baktığınızda, onlarla özdeşleşen, onlardan geriye kalan eşyalardı. Bir zamanlar Peride'yi arada öfkelendiren, arada kalbini titreten, gözlerine bakan yoktu artık. Yıllar geçip gitti, bahar günleri geçti, çiçekler soldu, gençlik söndü. Hayat, zambak yaprağında bir su damlasından başka bir şey değil demek ki...   Peride, kullanılmayan eşyaların kokusunu içine çekerek,  Ersoy'u hissettiren eşyaları saygıyla okşar çıkardı. Bir zamanlar birbirlerinin nefesiydiler. Öyle veya böyle, iyi ve kötü, acı ve tatlı. Tüm eşyaları koysan da; Ersoy, bir zamanlarda kalmıştı. Miş-muşlar bitmezdi. Eşyalar, ömrün tuhaf belki acı bir anısını hatırlıyorlar. Hayal ve zaman... İkisi, sinema perdesi gibi, sonu bu evde olan geçmiş günleri gösteriyor. Peride sevenini kaybetmişti. Peride'nin yüzü bildiğim yüz deği...

İKİ KADIN (haftaya yayında)

 Gülben'in başı dik, yüzü apak, kararlı; hatta yapacağım göreceksin der gibi bakıyordu. Küçük ela gözleri, küçük yüzünde parlak ve büyük görünüyordu.. Konuşuyor, yanında dursam hiç bitmeyecekmişçesine konuşacak. Daha önceki şartların zorluğundan dolayı kafasında oluşan giriverlerden kurtulmuştu. Gece aleminin bütün asarını yırtan gündüz ışığı sarmıştı düşüncelerini. Kıpır-sapır değildi. Başkalarına bar olmamak için çalışıyor, daha iyisini yapmaya çaba gösteriyordu. Bu çabasında kendi duygularını daima elekten geçiriyordu. Ağlamaları geçmişti. Gözzünün altında elmas gibi parlayan, o gözyaşları, yoktu artık. Tekrar olur mu, yokluk elemi yine deşilir mi? Bilemem.  ''Ellerim yüzüme yoldaş, çok dua ediyorum. Suları sormayacağım, hararetimi kesmek istemiyorum.''                                                               ...

Budizm

 !910'lu yıllarda Avrupa ve Amerika 'da  Hıristiyanlıktan Budizme dönen insanların sayısı fazlaymış. Bu öğretinin ahlaki temeli  beni özellikle etkiliyor.. Budizmde beş temel kural seçiyorum. 1-Hiçbir canlıyı kasten öldürme 2-Başkalarına ait olanı çalma 3-Cinsel arzularına boyun eğme 4-Gerçeği söyle 5-Alkol ya da sigaraya esir olma