Kayıtlar

yazmak

Resim
   Yazmak, gerçeği yeniden anlamak olan bir eylemdir. Dünyayı ve insanı her seferinde yeniden sahneye koymak zorunluluğu var. Bu sebeptendir ki, yazan(yazar) , yazacağı şeyin cahilidir.,.. Öğretmen M. Üftadeoğlu : "iyide olsa yazın kötüde olsa yazın" der,      Yazmak, gerçeği yeniden anlamak olan bir eylemdir. Dünyayı ve insanı her seferinde yeniden sahneye koymak zorunluluğu var. Bu sebeptendir ki, yazan(yazar) , yazacağı şeyin cahilidir.,.. Öğretmen M. Üftadeoğlu : "iyide olsa yazın kötüde olsa yazın" der,

İşte böyle

Resim
Denizin ufkuna erguvani bir akşamüstü karanlığı çökerken biz balkonda Türk kahvesini yudumluyorduk. Cezmi “yarın çok güzel olacak, tasalanma dostum” dedi. Bir haftadır aynı lafı duyuyordum. Yüksekte olan evin balkonu bir geminin güvertesi gibiydi. Denizi seyrediyorum, yakamozlar oluşmaya başladı, her damla ışıklanmıştı.Yorgundum, erkenden yattım. Sabahleyin kalktım, elimi yüzümü yıkadım. Deniz kıyısına inip yürüyüş yaptım.  Ne olacağını ya da hakkımızda neler yazıldığını bilmiyorduk. 

zeytinalanı

Resim
     Kafe Maya – Zeytinalanı - URLA     Gölgelerin ışığı kovaladığı, sonbahar yağmurlarının, kışı izlediği yolun kenarında oturup, bekleyip, bakmayı seviyorum. Deniz kıyısını takip eden bu yol, umut yolu. Sonsuz göklerden haber getiren haberciler beni selamlar ve giderler. Denizden esen rüzgârın nefesi tatlıdır, kalbim sevinir. Ve gelişi güzel çakılmış tahta sandalyeli ve tahta masalı, salaş ama sade kafeye geldim. Bir yandan, hafiften tebessüm eder , zikrimi söylerim. Bir yandan da deniz kokusu kafeye dolar..     Yüz yüze geldiğim,     ilk şiirsel serüveni,     tenha kafenin radyodan yayılan türküleri.

Sessizliğin Dili,,, 1300 yy larda yapılmış bir deney üzerine kısa öykü (Frederick 2 'nin yaptığı dil deneyinden esinlenme)

 “Sessizliğin Dili” öyküsünün tamamlanmış kısa versiyonu — tarihsel gerçeğin yankısını taşıyan, karanlık ama düşünsel bir anlatı: Sessizliğin Dili Sarayın taş duvarları geceleri bile nefes almazdı. Kral Friedrik, tahtına değil, sessizliğin derinliğine oturmuş gibiydi. “Tanrı hangi dili konuşur?” diye sordu bir sabah. Ne bilginler ne rahipler cevap verebildi. Kral, cevabı öğrenmek için kararını verdi: Konuşmayan çocuklar Tanrı’nın dilini söyleyecekti. Manastırın kuzey kanadında beş bebek sessizlikle büyütüldü. Bakıcı kadın Lyra’ya yalnızca şu emir verilmişti: — Onlara süt ver, gülümseme, konuşma, şarkı söyleme. Sessizliği koru. Lyra, geceleri onların nefesini dinlerdi. Birinin ağladığında ağzını kapatması içini yakardı ama korkudan hiçbir şey diyemezdi. Koridorlarda yankı bile yasaktı. Her sabah, sessizliğin içine düşen kaşık sesi bile suç gibi duyulurdu. Aylar geçti. Çocuklar büyümüyordu sanki; sadece gözleri büyüyordu, anlamla değil, boşlukla. Bir gece Lyra, en k...

Prizren ve Prizren (Türkçe s70, 80,, İngilizcesi de var)

Denize düşen yılana sarılır misali, komünist partiye üye oluyor, her akşam toplantılara, içki partilerine katılıyordu. Bunların faydaları da ol-muyor değildi. Karakola alınan bazı tanıdıklarını dayak yemekten kurtarıyor, hapise atılmalarını engelliyordu. Belgradta askerlik yaparken Komünist par-tiye kaydolan İsmail Hakkı Prizrene müftü olmuş-tu. Partiye üye olduğunu çok insan bilmezdi. Bay-raklı camisinde imamlıkta yapıyordu. Kuriladan inişte sol boğazdaki tekkeye Şeyh Bedruş bakardı. Ailece tekkenin geniş avlusunun çevresindeki odalarda kalırlardı. Şeyh Bedruşun akrabası Hüseyin her akşam içerdi. Şeyh ise düz-gün adamdı. Her cuma Bayraklı camisine gidi-yordu. Bu Cuma Oruç Seyari vaaz edecekti. Oruç Seyari çok temiz insandı. Değirmi çeh-resinde nur vardı. Bayraklı camisinin bitişiğinde bulunan sadece dini ilimler öğretilen ama şimdi-lerde çalışmayan medresede ders verirdi. Oruç Seyari aslen Goralıydı. 1944 te medrese bitirmiş icazet almıştı. Bilgili bir hocaydı. Müftü İsmail Hakkı Cuma...

PRİZRENLİ SARI FERİT ( İngilizce, eserin 11 sayfası ı)

Resim
UM 1            It was starting to dawn. They had entertained their neighbors in the evening and went to bed late. It   was hard to get up. His wife woke up early anyway. What would he do if he didn't get up? Ahmet Coşo, an angry and harsh man; log example; branches cut, rough, thick. As soon as Hayriye got up, she started to prepare Dori. Dori was a beautiful, shy sultan. We were going to go to the field today. One horse was enough.   Ahmet Coşo also stood up. He immediately went down to the garden and opened the cage of his pigeons. He was crazy about them. The pigeons had no intention of going out this early. Hayriye was lucky. Dori was calm today, not being grumpy. He caressed his mane and back. He said nice words to her.  Ahmet Coşo, held the horse's chestnut, pulled it towards the car, pushed it back, placed it in its place, and tied its harness. Dori was ready. The double-winged garden gate opened and the car drov...

zamane

Apış arasında yumurta, koltuk altlarında yara varmış gibi yürüyen ebleh karakterler olmadan hikaye anlatamayan “türk dizileri” masum değil. Reyting tekelcileri, patroniçeleri masum değil! İyiliği ve insanlığı tedavülden kaldırmış uğursuz reklam vampirleri masum değil!Manipüle edilmiş arzu ve tüketim şehvetini “kültür” sanan, bilincini çoktan yitirmiş kurbanı olmuş toplumun kendisi de masum değil.        Selahattin Yusuf