Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YILBAŞI

Resim
Yılbaşı gecesi ve Uzay gemisi      Devletler savaşa tutuşmuş. 3.Dünya Savaşı çıkmıştı. İki komşunun kavga nedeni olan, sudan sebepler, devletlerin savaşa tutuşması için de geçerlidir.! Rahat durmazlar birbirlerine  saldırırlar. Dünya yıkılmış, harap olmuş; kıtlık, salgın hastalıklar-veba, virüs, ne varsa baş göstermiş. Seçilmiş birkaç akıllı kişi, uzay gemisi yapmış. Kalanları dünyadan alıp başka yaşanabilir bir gezegene götürecekmiş. Ve onların dünyadaki son yılbaşı gecesi imiş. - - İçlerinden sadece biri, hüzün dolu gözlerini kaldırıp baktı. Bu mütevazı dilenciydi. "Hayatım, ölümün bile engel olamıyacağı bir mutluluk kazanmalı" dedi. Dünyada kaldı. Ayın, gümüşi ışığı altındaydı...-

New year

Resim
NEW YEAR       States are at war.  World War 3 had broken out.  The reason for the fight of the two neighbors can be the reason for the war of the states!  The world is destroyed, devastated.  Famine, epidemics-plague, virus, whatever.  A select few smart people built a spaceship.  He was going to take what was left from Earth and take it to another habitable planet.  And it was their last New Year's Eve on earth.  - - Only one of them looked up with sad eyes.  This was the humble beggar.  "My life must gain a happiness that even death cannot prevent," he said.  He remained in the world.  It was under the silvery light of the moon...-

Emrullah Efendi

Resim
       Emrullah Efendi, Türk Ansiklopedisi'nin sahibi meşhur alim. Çok dalgın bir insandı. Maarif vekilliğine atanmış ve kendisine bir araba tahsis edilmişti. Araba onu eve götürüp de sürücü kapısını her açtığında kesesini çıkartır. "Ne kadar istiyorsun?" diye sorardı. Sürücü"Efendim bu araba zat-ı alinizin" derdi. O zaman Emrullah Efendi de durumu hatırlar ve "Pekala" derdi..       Bir keresinde evinin önünde kadının biri ona "Maarif velilinin evi neresidir efendim?" diye sordu. Emrullah Efendi ise"Şu anki maarif vekili kim ki? "dedi.                     Ali Tantavi - Modern Suriye Edebiyatı

Followable

http://www.alaettincoskun.com/gjosha-xhylizar-e-veja-e-sinanit-p-sh/

ZAMANIN KÜLTÜREL TARİHİ

Resim
    "Tarih boyunca hayat tecrübemizin en soyut, geçici ve anlaşılması güç fenomenlerinden biri olan zamana bir düzen dayatıp ölçeklendirmeye yönelik karşı konulamaz bir ihtiyaç hissettik. Özellikle yeni binyılın başlangıçından itibaren, zamanın doğasına duyduğumuz hayranlık ve onu tanımlama girişimlerimiz yeni seviyelere ulaştı. Bedenlerimiz, makinalarımız ve yıldızlarla ölçtük onu. Günümüzün modern dünyasında doğanın algıladığı zamanı parçalara ayırdık, düz bir çizgi haline getirdik ve anlaşılmaz bir hal alana kadar uzattık." Zamanın Kültürel Tarihi - Anthony Avenı,,, arka kapak yazısı    " Hayat zannettiğin hâlât, yalnız bulunduğun dakikadır."  İman ve Küfür Müvazeneleri -  Said Nursi

MATSUO BAŞO Kuzeye Giden İnce Yol

Resim
 Ertesi gün öğleden sonra yağmur  yağmaya başladı, dolunayı görme olanağımız kalmamıştı. Tapınağın bulunduğu dağın eteğinde Komponci Tapınağı'nın eski rahibine ait inziva evinin bulunduğunu söylediler. Rahibi ziyarete gittim. Kulübedeki dinginlik, eski bir şairin deyişiyle, '' derin bir yoğunlaşma duygusu' uyandırdı yüreğimde. Böylece, az da olsa, dolunayı göremediğim için duyduğum üzüntüyü unutabildim. Ama günün ışımasından az önce bulutların arasından çıktı ay. Gidip hemen rahibi kaldırdım, ardından diğerleri de onu izledi. Koyu bir sesizlikte, bulutların ardından geçmeye çalışan ay ışıklarını seyrederek ve çişeleyen yağmuru dinleyerek uzun ızun oturduk. Bu kadar yolu aşıp burada yalnızca ayın karanlık bir siluetini görmek üzücüydü ama, guguk kuşunu dinlemek için yaptığı uzun bir yolculuktan tek bir şiir bile yazamadan dönen şair hanımın öyküsünü anımsayıp avundum. Bu vesileyle yazdığımız şiirler: Ay her zaman parlaktır,  bakmaz kara, yağmura.  Sürüklenen

ÇOCUK AYAKKABISI (Alıntı, Çoban Sülo)

Resim
- Senin duruşunun nedeni diğerlerinden daha büyük, sessiz durman bu yüzden.       Anladım ben, anladım!       Gizemli  bir umursama ile duruyorsun-...       İzmir Alsancak'da lüks bir ayakkabı mağazasının vitrinine, kenardan bakıyordu. Koca adam, bazen, on - on beş dakika durup seyrediyordu. Vitrin yenilendiğinde yeni modeller konulduğunda bu hep oluyordu. Mağaza müdürü bunu yukarıdan - monitörden görmüş, izliyor. Çalışanlara, "Böyle bir adam gelirse muhakkak bana haber verin olur da gözümden kaçar, ekrandan göremem"       Geliyor. Seyrediyor. Giderken, sesleniyorlar:"Beyefendi, gelir misin? Beğendiğini al, çocuğuna götür. Ücret istemiyoruz."       " Çocuğumun ayakları olsa da alsam!!" 

GÖKYÜZÜNE MERDİVEN

Resim
Gökyüzüne merdiven kursam sevgi ile Yıldız alsam saçıma taksam Ayna olsa Aydedem...  Gökyüzü için şiirler yazılmış, sonsuz maviliği ilham, gece karanlığında çıkan yıldızlar zümrüt misal olmuş. Eski devirlerde yüksek yüksek kuleler yapılmış çıkmak için. Zamanımızda da bu düşünce geçerliliğini koruyor. 100 km yükseğe erişebilecek özel alaşımlı merdivenler tasarlanıyor, yapılmak isteniyor. Fikir fikirdir! Dünyanın dönmesiyle nasıl senkronize olacak acaba??? Firavun, Haman'a: " Benim  için bir kule inşa et" dedi. Umarım böylece yükselebilir göklere yol bulur da Musa'nın Tanrısına ulaşırım" Bu konuda proje yapanlar, başka gezegenlere ulaşmak oralarda AVM kurmak için çalışıyorlar!!! 😊😇🙃😄😃.--"Hanım ben bi asansöre binip Mars Markete gidip geleyim!!!" :-) İnsan, öyle bir merdiven ile yukarılara çıksa, yer çekimi olmadığı için uzaktaki başka bir gezegene sıçrayabilir mi??? 

AYLAR

Resim
  Ayı, dört haftaya bölmemiz, rastgele yapılmış hayal gücünden yoksun kabaca bir kabul. Bu kabul eski insanların takvimleriyle karşılaştırıldığında rastgele görünüyor.  Ayı, üç onluğa yani üç kısıma bölebilirlerdi… Anam, gökteki aya bakıp gün tayin ederdi. Bilirdi de! Gökteki aya göre takvim daha adil bence – bence yani! Anama “ben ne zaman doğdum” diye sordum, ” ilk karda” dedi. Yani Kasım ayı… Eski aylar farklı canım. Çilek ayı, Karpuz ayı, Şeftali ayı Kestane ayı, Dut ayı, vs. Geyik ayı, Hindi ayı, Ayı ayı; Kış ayı, yani ayıların uyuduğu ay.!!!!Hiç şaşmaz. Normal şartlarda tabii!!!! Saat ise, güneş saati. Bizim eski mahallede Kürt Memo vardı, yere bir çubuk diker, çubuğun gölgesine bakıp saatin kaç olduğunu söylerdi…. Nee??!!!

BİLİMKURGU

Resim
Bu sabah erkenden kalktı. İşe gitmesine en az bir saat kadar vardı. Hanımı da kalkmış kahvaltı hazırlıyordu. Masaya oturdular, çayını yudumlarken, hanımına, “Bizim çocuğun hayalleri sonsuz, onunla biraz ilgilen. Işınlanmadan bahsediyor, Uranüs’e gitmek için özel giysiler istiyor, Murat 124 marka füze istiyor.” “Ben de söyledim. Okulun önemli önce okulunu bitir  dedim ama aklı havada!” “Amcasına benziyor, okumaya niyeti yok gibi” Adam, bir bardak çay daha içti, çantasını alıp, kapıdan çıktı. Yerçekimli hava yastığına bindi asansör gibi indi. Uçan arabasına binip işinin yolunu tuttu. Yolda radyoyu açtı. Haberlerde Mars savaşlarından bahsediyordu. İçinden, ne bitmez savaşmış üçüncüsü oluyor dedi. Kanalı değiştirdi . Prototip askerin denendiğini söylüyordu. Sevmedi, müzik açtı… Adam, çalıştığı, Ölümsüzlük Merkezine gelmişti. Uçan arabasını park etti.

Kumarbaz Oto Boyacısı

Resim
Oto boyacıydı ama kaporta işinden de anlardı.O, gecelerin adamıydı, geceleri seviyordu. Gecenin karanlığı çöktüğünde marazlı hayvanlar gibi duran koca binaların birinde olmayı çok severdi. Mekan sahibinin kumar oynattığı bina altındaki kahvesinden başka binanın çatı katında özel müşterileri için kiraladığı yer vardı. Oto boyacısı oranın müdavimiydi…Parası bitinceye kadar oynayabilen müşteriler orada toplanırdı. Yirmialtı, yanık, kılıç oynanır hatta barbut atılırdı. Oto boyacısı bir gece yüklü miktarda kaybetti. Sabah olmuş evinin yolunu tutmuştu. Biraz uyumak istedi. Uyudu uyumadı, az kestirdi. Hanımının sesi uyandırdı. Hanımı, eve satışa gelen bohçacı ile sıkı pazarlık ediyordu. Kalktı, önce biraz dinledi, öylece baktı. Gece yüklü miktarda para kaybetmişti. Bu pazarlık canını sıktı. Pazarlık neyin nesiydi? Bohçacı kadına ” Bohçanın hepsi kaç para? Bohçayı bırak, paranı al!!!!!! ”

KÖKLER - SİMONE WEİL

Resim
Simone  Weil Kökler:İnsanın ve Ruhun İhtiyacı ile İkinci Dünya Savaşı'nın getirdiği karanlığın ardından  Avrupa' yı ve dünyanın geri kalanını etkileyen sosyal, kültürel ve manevi köklerden kopuşun nedenlerini teşhis ediyor. Weil, modern insanın temel yükümlülüklerini görmezden gelmesinin onu köksüz bıraktığı tezi ile bireyi muhatap alarak kitlelere, ideal toplumun yeniden inşası için bazı önerilerde bulunuyor. "Ruhun ihtiyaçları", "köksüzleşme" ve"köklere dönüş"başlıklarından oluşan bu üç bölümlük manifesto, insan ruhunun sahip olduğu ebedi ışığa ayna tutarak topluma, köklerine dönüşe ve yeniden doğuşa giden yolu göstermekte.

THE WORDS

Resim
The First Word     Bismillah, "In the Name of God," is the start of all things good. We too shall start with it. Know, O my soul! Just as this blessed phrase is a mark of Islam, so too it is constantly recited by all beings through their tongues of disposition. If you want to know what an inexhaustible strength, what an unending source of bounty is Bismillah, listen to the following story which is in the form of a comparison. It goes like this:    Someone who makes a journey through the deserts of Arabia has to travel in the name of a tribal chief and enter under his protection, for in this way he may be saved from the assaults of bandits and secure his needs. On his own he will perish in the face of innumerable enemies and needs. And so, two men went on such a journey and entered the desert. One of them was modest and humble, the other proud and conceited.  Words - 15

KIRMIZI SİYAH KİTAP

Resim
     Milli Gayede ve Vatanda Birlik   Bir asırdan beri uğradığımız felaketlerin en büyükleri dışarıdan değil, içeriden gelmiştir. Sıra ile bizden ayrılan Romanya, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan Karadağ, Girit, hep kendi kavim ve unsurlarımızın isyanıyla ayrılmıştır. En sonunda bu yüzden ayrılan küçük hükümetlerin üçü dördü birleşerek bizi bugün tamamıyla Rumeli'den çıkarıyorlar ve bu hususta bizim tebaamız fakat onların millettaşları olan Hristiyan halk tarafından büyük yardım görüyorlar. 

ŞİRİNYER

Resim
Şirin mi,? Eskiden belki! Suyu bol bir  yerdi burası bir zamanlar. İzmir'in çeşmelerinden akan - sokak çeşmeleri dahil Osman Ağa suyu buradan çıkardı. Şimdi sorma!!! Salt bina, popcom mimarisi. Estetikten yoksun, sıkıcı, soğuk

SEZGİ

Resim
    Türel hayatımızda, fetiş olgularımız olmadan, eklektik yöntemlerimize imgelerimizi de ekleyerek rasyonel alanlar oluşturmaya çalışmalıyız. Bunda ne kadar başarılı olacağımız, beynimizin kıvrımlarında gizlidir.      Einstein bir tebliğinde, "keşiflerinin arkasında itici gücün, aklı değil, sezgileri olduğunu" söylüyor... Denemeler- 48       İmam Gazali'de sezgiye önem veriyor, Bediüzzaman'da.      Bediüzzaman: "Beşerin havâssü'l-hams-ı zahire ve bâtınadan başka, âlem-i gayba karşı açılan pek çok pencereleri var. Gayr-ı meş'ur pek çok hisleri var. Hiss-i sâmia, bâsıra, zaika olduğu gibi, bir hiss-i sâdise-i sadıka olan saika vardır. Hem bir hiss-i sâbia-i bârika olan şaika var. O şevk ve sevk yalan söylemez, yanlış gidemez." Mesnevi-i Nuriye - 254

Auntie

Resim
My blessed aunt from Eşme with white face and white Yemen;  it sells the vegetables it produces to the market.  She is cleaning the leeks that have turned her back on the counter.  Just then, a customer comes and takes three singles.  - Will you look after your aunt?  - All right, son, go.  Customer again, - Can you see Aunt?  - Oh boy, okay, take it and go.  Customer, - But I'm the prefect.   Aunt returns, - be the governor if you want, son...!!!!!!                  Note: "Aunt, your place is the gardens of paradise."

KUŞ

Resim
Kanatları, güneşi örtecek kadar şaşılası genişlikte olsa; pençeleri bir fili havalandıracak kadar güçlü bulunsa; ağaç gövdesinden de iri görünen ayaklarından birine kendimi bağlasam; kuş uçtuğunda beni de alıp götürse ve uçup uçup çok yükseklere çıksa ve göğün kuppesine erişse ve sonra beni deniz kıyısına bıraksa....!!!! 

POLICE

Resim
POLICE  By Alaettin Coşkun Added On Sep - 12 - 2022 0 Comments    While my police brother (with respect and love) was on duty in the Tenekeli neighborhood of Izmir during his years of duty: "We have a white Doğan, its windows are covered with black film, the inside is not visible. There are two more police friends, we take a tour. We also tour around Izmir.  We were passing through a street in Tinekeli. Three people were sitting by the wall, smoking marijuana.  We passed.  To the friend, “Stop.  “Go back seven meters,” I said.  I opened the window, "He who does not have smoke has no faith.  Hit the smoke, come to faith," I shouted.  We walked and went.  We came to the best coffee of Tinekeli, Garip's and sat down. Haa!  Strange, the king is the coffee shop, he opens the place early.  Strange also put a flower on the table.  – Never mind Garip.  - Get in shape, bro!  All three people came and sat at the table a short distance away.  Strange brought them t

northward migration season

Resim
Those in the first place, which put countries as Third World countries - North America, Europe and some Far East countries, have formed a line by thinking themselves as modern and developed.  It's a direct categorization thing.  This short novel has much deeper references than its apparent story.  It's actually the story of Sudan.  Tayeb Salih has done his fiction very consciously.  It widened and thickened the colonists' round-trip line...

Eski Fahrettin Altay(Üçkuyular)

Resim
Resim,Taşlı tepe'den (şimdi Anıt tepe) çekilmiş. Çocukluğumuzun geçtiğ Yahya Deresi bu tepenin eteklerinde yer alıyordu.Bu tepe zeytin ağaçlarıyla çevriliydi. Tepeye kuş sesleri arasında çıkardık.Çok da çıktık. Özelikle kız arkadaşımızla çıkışlarımız  ruhumuzdan taşan sevgimizle; -çıkarsız ve yalın-  bir güzel olurdu.Fahrettin Altay eski adı Üçkuyular, o zaman son duraktı. Konak'tan ve Fuar Möntrö'den kalkan belediye otobüsleri buraya gelirdi. Biz, her sabah okulumuza gitmek için buraya yürürdük. Epey yürürdük ama bu yürüme ağaçların arasından olurdu... İlk çikolatamı Fahrettin Altay'daki Mesut'un bakkalından aldım.Serbestçe satılan sex romanlarını da Nusret'le beraber tek gazete bayii Rüstem'den satın aldık.

DOMUZCUKLAR

Resim
   Küçük domuzcuklar annelerinin peşinden hiç ayrlmıyor.Oldukça çevikler.Anneleri yer değiştirip yürüyünce onlar da ip gibi arkasında diziliyor.. Kısa kuyruklarını sürekli oynatıp duruyorlar. Sevimli yaratıklar...Her gece yarısına doğru, yolun kenarındaki, kontenyer çöp kutusuna, geliyorlar. Gri renkli, anne domuz ve yavruları karınlarınını doyurmak için mahalleye iniyor. Geçen akşamüstü, ekşi maya ekmek - ekmeği parçalara böldüm-,bir kap aşure- aşure ayı ya-  ve kavun kabuklarını dağa bıraktım. Domuzcuklar yesin...Yediler...

O, BU, ŞU VE MUHARREM TADAM

Resim
      Antonyo Hikmet, Sarı Ferit, Vedat , Teneke Ahmet ve Muharrem tadam, bunlar hayatı, dibine kadar sevgiyle yaşayan tiplerdi desem yalan olmaz. Sevgiyi, dibi ve kıyıları belli olmayann kalbleriyle hissederlerdi. Bunların mahrumiyetleri ve serveti başkalarının bilmediği kadar sonsuzdur. Bu gençler farklıdır. Damarlarında dolaşan kan katıksızdır. Bu gençler kendi ailesinin içinde yabancı olmayan çocuk gibiydiler.                    Hele Muharrem tadam, hassas bir ruha sahip. Doğduğuna pişman olmayan mutlu halleriyle dolaşır, patırtılardan uzak durur, günün tadını, düşüncelerini saklayarak sakin geçirir... 

Kuzeye Göç Mevsimi

Resim
    Üçüncü Dünya ülkeleri diye ülkeleri sıraya koyan birinci sıradakiler - Kuzey Amerika, Avrupa ve bazı Uzakdoğu ülkeleri, kendilerini modern ve gelişmiş sanıp bir sıra oluşturmuşlar. Direk bir kategorize olayı yani.     Bu kısa romanın görünen hikayesinden çok daha derin göndermeleri var. Aslında Sudan'ın hikayesi. Tayeb Salih,  kurgusunu son derece bilinçli bir şekilde yapmış. Sömürgecilerin gidiş- geliş çizgisini genişletip kalınlaştırmış...

GEVREK - Çİ

Resim
 Sabahın erinde uyanır,fırından çıkmış sıcak ve çıtır gevreklerini tablasına itinayla dizer, fırından sağ ayağıyla çıkar tablasını başına kor  ''çıtır,sıcak''   bağrışlarıyla satmaya başlar.. Sıcak gevrek çay ile iyi gider... Yanında  tulum peyniri de olursa on numara olur. Bu gevrekçi bizim mahalle fırınının gevrekçisidir; ''çıtır, sıcak''

Bin Muhteşem Güneş

Resim
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamazsanız da o içinizde yaşar. Afganistan'li Khaled Hosseini'nin yaşadığı gibi...

Ünlemsel Düşünce

Resim
Aynada ki, sorgu dolu gözlerin hüzünlü. Denizin dibini araştıran ay gibi, onlar da ne demek istediğimi anlamaya çalışırlar. Hiçbir şeyi saklamadan, gizlemeden hayatımı inceden inceye gözlerinin üstüne serdim. İşte bunun için sen  beni tanımazsın!!!  Keşke kalbim yansısaydı sırlı aynaya ama nerde onun dibi nerede kıyıları!!?? ----------------------------------------------------------------------------vs   

Sen

Resim
 Sen,  maşallah  

KURİLA MAHALESİ

Resim
Kurila'da cambazlar::;;!!!! ........  Ya geride kalanlar!? Çürümüş, bozulmuş, benliğini yitirmiş gibi. Birçoğu atalarından öğrendiği "doğru ol-dosdoğru ol" ölçeğinden uzaklaşmış. Prizren 'de bunu ifade eden"Üsküp' e gitti leblebi oldu" deyimiyle örtüşür olmuş... Gurbete düşüp de bura özlemiyle yanan insanlarını kazıklar olmuşlar. .. "Ama Ahmet Coşo'nun öyküsü burada-Türkiya'da- yazılı: Yüzündeki kırışık, bir asırdır, kış gecesinde bir yoldur, berrak bir pınardır belki bir kopuştur, bir kabristandır, kavurucu hasret ateşidir.. 

AHMET COŞO ...

Resim
  Biraz umut, biraz ahmaklık, en görünür ifadesini ise Kosova'dan Türkiye'ye göçmekte bulan Ahmet Coşo. Adı konmamış yakıcı  bir arzu ile içinde saplanıp kalmış olanı yeni yurdunda çıkaracaktı. Kara trene bindi varmak için  düşlediği ülkeye, yanında eşi ve dört çocuğuyla birlikte Sirkeci'de bastı toprağa. Oradan İzmir Mezarlıkbaşı mahallesine. Yer değiştirmeler iyi olurdu her zaman. Ama buradan ve şimdiden hiç yakasını sıyıramadı. Buralarda düşlediği gerçeği lekeleyen bir şey olduğunun ayrımına vardı. Vardı da ne oldu? Bastığı bu toprak aldı onu!!